Libya’nın başşehri Trablus’ta sivil toplum temsilcileri ve basın mensuplarıyla buluşan Devlet Yüksek Kurulu Lideri Halid el-Mişri, 4 Aralık’ta yapılması planlanan parlamento ve başkanlık seçimleri, seçimlerin türel altyapısı ve Libya krizine ait son gelişmeler hakkında açıklamalarda bulundu.
Libya’daki yabancı askeri varlığı ele alan İkinci Berlin Konferansı’nın sonuçlarına ait sorusunu yanıtlayan Mişri, Libya’daki Türk güçlerinin, Libya hükümetinin daveti üzerine ve imzalanan legal mutabakatlar çerçevesinde ülkede bulunduğunu belirtti.
Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğündeki Libya Siyasi Diyalog Forumu tarafından şubatta seçilen Ulusal Birlik Hükümeti’nin, BM’nin belirlediği Yol Haritasına nazaran süreksiz olarak seçildiğine işaret eden Mişri, bu süreksiz yürütme organının evvelki mutabakatlara müdahale etme yetkisinin bulunmadığını belirtti.
‘ÇAĞRIMIZA YALNIZCA TÜRKİYE CEVAP VERDİ’
Libya’daki yabancı güçler ve paralı askerlerin varlığını kıymetlendiren Mişri, şöyle devam etti:
“Libya Libyalıların toprağıdır. İlkesel olarak hiçbir yabancı gücün topraklarımızda olmasını istemiyoruz. Fakat Libyalılar olarak 2014’ten beri, doğudaki kardeşlerimiz Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) getirdi ve BAE el-Hadim Üssü’nde konuşlandı. Bu BM raporlarıyla da sabittir. Sonra Fransa uçakları geldi ve Libyalıları bombaladı. Çad ve Sudanlı isyancılar, hatta Ruslar getirildi. Bunun üzerine biz de milletlerarası yardım istedik ve 5 ülkeye davette bulunduk. ABD, Cezayir, İtalya, Türkiye ve NATO’ya yardım davetinde bulunduk. Davetimize yalnızca Türkiye karşılık verdi. Türkiye de bir kurumlar devleti olarak, karşılıklı imzalanan muahedeler için meclisinden onay aldı.”
“Yabancı paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların Libya’dan çıkması için ABD’nin garantörlüğünde uzlaşı oluştuğunu” ve Türkiye’nin de bu taslağı kabul ettiğine işaret eden Mişri, yeni hükümetteki birtakım isimlerin ise bu uzlaşıya ters teşebbüslerde bulunduğunu belirtti.
Mişri, şunları kaydetti:
“Yeni idare bir uzlaşı sonucunda ve ne yazık ki garip bir konsorsiyumla geldi. (Yeni kabine) Güvenoyu sürecinde Libya siyasetinin istikrarlarına uygun olarak değil, Temsilciler Meclisi’nin istikrarlarına nazaran belirlendi. Ve maalesef yeni gelen Dışişleri Bakanı (Necla el-Menguş) Libya’nın aktif ve gerçek siyasi taraflarını değil, saldırgan (Halife Hafter) tarafın bakış açısını temsil etti. Başkanlık Kurulu, Temsilciler Meclisi yahut DYK dahil hiç kimseyle istişare etmeden teşebbüslerde bulundu.
‘TÜRKİYE BİLİNEN BİR BİÇİMDE GELDİ’
“Biz Libya’daki tüm yabancıların basamaklı çıkışına inanıyoruz. Öncelikle yabancı paralı askerlerle başlanacak. Bilhassa Çadlı ve Sudanlılar. Akabinde BAE üzere ülkelerin yabancı savaşçıları (çıkacak). Bu paralı savaşçılara (Rus) Wagner de dahil. Bunlardan sonra Türk güçlerinin çıkmasını konuşabiliriz. Neden? Zira Türk güçleri hariç tüm bu taraflar gayriresmi ve gayrimeşru yollarla geldi. Türkiye ise, legal, resmi, aleni ve bilinen bir halde geldi. Bu yüzden bunlar bir tutulamaz ve daima birlikte çıkması beklenemez. Tüm güçlerin çıkmasını istiyoruz. Lakin bu çıkış etaplı olmalı ve muahedeler çerçevesinde gelen güçlerin çıkışı bu (geçici) hükümetin devrinde değil, seçilmiş hükümetin devrinde olmalı.”
Karar
