Ağrı’da kaybolduktan 18 gün sonra cesedi bulunan 4 yaşındaki Leyla Aydemir’in ailesinin avukatı Erdoğan Tunç, çocuğun vefatına ait amcası Yusuf Aydemir’in “kasten öldürme” kabahatinden ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezasına çarptırıldığı, 6 sanığında beraat ettiği davada verilen karara itiraz etti.
Leyla Aydemir’in ailesinin avukatı Erdoğan Tunç, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere Ağrı 1. Ağır Ceza Mahkemesine sunduğu itiraz dilekçesinde, küçük çocuğun vefatına ait mahallî mahkemece yapılan yargılama sonucu çocuğun amcası Yusuf Aydemir’in “Kasten öldürme” hatasından ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezasına, “cebir ve hile ile kişiyi hürriyetinden mahrum kılma” hatasından da 4 yıl mahpus cezasına çarptırıldığını, öteki sanıklar Y.A, B.D, H.D. ve M. Aydemir, M.A. Aydemir ve A.A’nın da kanıt yetersizliğinden beraatine hükmedildiğini anımsattı.
Tunç, 14 sayfalık itiraz dilekçesinde, mahallî mahkemenin verdiği kararda yer alan eksper raporunda, “Bu vefat olayında kişinin en az 6-7 gün evvel ölmüş yahut öldürülmüş olduğu, böceklerin cesede ilgisinin az olmasının nedeninin ise bir müddet soğuk bir ortamda tutulması ve/veya sonrasında suya atılması sonucu olduğu kanaatinin oluştuğunun, bu datalara nazaran bu mevt olayının 26-27 Haziran 2018 tarihlerinden evvel gerçekleşmiş olduğu düşünülmektedir” biçiminde tespitler bulunduğuna işaret etti.
Maktulün 18 gün boyunca kayıp olmasının İsimli Tıp Kurumu raporu ile değerlendirildiğinde Leyla’nın 11-12 gün boyunca canlı olduğu ve bu müddet zarfında fail yahut failler tarafından bir yerlerde tutulduğu sonucuna varıldığını kaydeden Tunç, müracaat dilekçesinde şu değerlendirmede bulundu:
“Leyla’nın nerede ve hangi şartlar altında tutulduğuna ait kesin bir bilgi olmamakla birlikte, birkaç mantıksal önerme ile bir sonuca varmamız bize nazaran mümkündür. Şöyle ki, tüm evrak kapsamından anlaşıldığı üzere, Leyla’nın kaybolma anı ile kayıp olduğunun farkına varılması ortasında 10-15 dakika üzere çok kısa bir vakit dilimi vardır. Bu vakit diliminden çabucak sonra neredeyse bütün köy halkı aramaya başlamış ve çabucak her yere bakılmıştır. Münasebetiyle maktulün bir dakikada yürüyebileceği ortalama aralık hesaplanıp 10-15 ile çarpılırsa maktulün çok fazla uzaklaşmasının mümkün olmadığı anlaşılacaktır. Bu önermeden hareketle Leyla’nın kaybolmayıp kaçırılmış olduğunu tespit edebiliriz. Bu durumun ehemmiyeti ise Leyla’nın kaçırıldığı çemberin köy içinde kalmasıdır. Olayın çabucak ardından jandarma grupları ve daha bir çok arama kurtarma takımı olay yerine intikal ettiğinden ötürü o kaosta faillerin maktulü köyden çıkarmasının düşük bir mümkünlük olduğunu, Leyla’nın köyde bir müddet tutulduktan sonra köy dışına çıkarıldığı kanaatimizce daha güçlü bir olasılıktır.”
“SANIKLAR ARAMA TAKIMLARINI YANLIŞ YÖNLENDİREREK VAKİT KAZANMIŞLARDIR”
Dilekçesinde, fail yahut faillerin köy ahalisinden olmaları ve bilhassa mevcut sanıklar bakımından hem akrabalık hem de komşuluk ilgilerinin bulunmasının farklı kanıların ortaya çıkmasına neden olduğuna işaret eden Tunç, şunları kaydetti:
“İlk andan itibaren bu kabahati işleyenler daima olarak yahut vakit zaman arama kurtarma faaliyetlerine katılıp hem kuşku çekmemek hem de tüm gelişmelerden haberdar olup süreci denetim altında tutmak istemişlerdir. Kolluk üniteleri de dahil olmak üzere ilgili tüm ünitelerden bilgi alarak birebir vakitte kendilerine bilgi veren kabahat ortakları sayesinde anbean gelişmeleri takip etmişlerdir. Arama gruplarını yanlış yönlendirerek vakit kazanmışlardır. Böylelikle fiil üzerinde hakimiyet kurmaları kolaylaşmıştır. İsimli Tıp Kurumu raporunda belirtildiği üzere, çocuğun zehirlenme, cinsel istismar, boğularak ölme, darp yahut açlıktan öldüğüne dair bilgi yoktur. Lakin mide ve kalın bağırsaklarda hiç bir besin bulunmamıştır. Bu durumda vefatından evvel uzunca bir mühlet aç ve susuz bırakıldığı anlaşılmaktadır.”
Tunç, dilekçesinde belgeye giren HTS kayıtlarına bakıldığında kimi sanıkların palavra söylediğinin anlaşıldığına dikkati çekerek, birebir kayıtlara bakıldığında sanıkların olay gününden itibaren birbiriyle bağlantı halinde olduklarının görüleceğini vurguladı.
BERAAT EDEN 6 SANIĞA AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET MAHPUS TALEBİ
Tunç, üstte açıklanan nedenlerle istinaf müracaatının kabulüne karar verilerek, beraat eden sanıklar bakımından mahkemenin kararının bozulmasını, belgenin yine incelenmek ve hükmolunmak üzere birinci derece mahkemesine gönderilmesini talep ederek, “Hükmün bozulması yerine davanın Bölge Adliye Mahkemesinde yine görülmesine karar verilirse, birinci derece mahkemesinin kararının kaldırılması ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi sonucunda tekrar karar kurularak birinci derece mahkemesinde beraat eden tüm sanıkların, mahkumiyetine hükmedilen Yusuf Aydemir ile ‘fikir ve hareket birliği’ içinde atılı hataları işledikleri gözetilerek, TCK’nin 37/1 hususu delaletiyle ‘kasten öldürme’ hatasını düzenleyen ve ağırlaştırılmış müebbet mahpusu öngören TCK 82/1 gereği başka farklı cezalandırılmalarını ve TCK 53/1 kapsamında belli hakları kullanmaktan mahrum bırakılmalarına karar verilmesini talep ederiz.” sözünü kullandı.
“BU CÜRMÜ BİR KİŞİNİN İŞLEMESİ MÜMKÜN DEĞİL”
Leyla’nın meyyit bulunmasına ait Ağrı 1. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği karardan tatmin olmadıklarını aktaran Tunç, “Bu kabahati bir kişinin işlemesi mümkün değildir. Muhakkak bu bir grup işidir. Birileri bu işi çok önemli baş yorarak yapmış ve günlerce süren bir tertipten bahsediyoruz. Lokal mahkemenin ‘iş birlikçilerini tespit edemedik’ formundaki münasebeti kabul edilebilir bir şey değil. Bunların tespit edilmesi, cezalandırılması gerekiyor. Öteki türlü olayın o formda kapanması bizim ve halkımızın adalet hislerini zedeleyecektir. Bundan sonraki süreçte biz duruşmalı bir halde İstinaf Mahkemesinin yapılmasını talep ettik. Yapılacak olan duruşmalara katılacağız. Orada da kelamlı ve yazılı her türlü beyanımızı lisana getireceğiz. Bu formda daha aktif bir yargılama olacağı kanaatindeyim. İstinaf süreciyle beraat eden sanıkların da cezalandırılması istikametinde bir karar çıkacağını umuyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Karar
