CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin küme toplantısında iktidarın TBMM’ye sunacağı TSK’nın Irak ve Suriye’ye hudut ötesi operasyon yetkisini iki yıl daha uzatan tezkeresine hayır diyeceklerini duyurdu.

“Senin her dediğine ‘evet’ deseydik niçin farklı bir parti kuruyoruz?” diye soran Kılıçdaroğlu, tezkerenin detayları hakkında TBMM Genel Heyeti’ne gelmeden evvel bilgi verilmediğini vurguladı.

İlerleyen dakikalarda ise CHP Küme Başkanvekili Özgür Özel, partisinin tezkere konusunda ‘hayır’ diyeceğini açıkladı. Böylece parlamentoda tezkereye ‘hayır’ oyu verecek parti sayısı ikiye çıkmış oldu.

“Asker ve polisimizin Suriye’de şehit olmasını istemiyoruz” diyen Kılıçdaroğlu, “Bizim askerimizin şehit olmasını istiyor iktidar. Niçin garip gurebanın çocuğu şehit olsun? Komando marşını söyleyen TÜGVA’cılar var. En büyük komutanımızda Erdoğan diyorlar. E, Suriye’ye TÜGVA’lıları gönder. Oradaki kumandanı da Bilal Erdoğan olsun” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu’nun gündeminde öne çıkan hususlardan bir tanesi de geçtiğimiz pazar günü 36 saat nöbet tuttuktan sonra aracıyla kaza yaparak ömrünü yitiren Rümeysa Berin Şen’in vefatıyla gündeme gelen sıhhat çalışanlarının çalışma şartları da vardı.

740 bin sıhhat çalışanının atamasının yapılmadığına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Sağlık çalışanlarına da sesleniyorum: Sizler de sakın moralinizi bozmayın. Yurt dışına gideceğim diye de bir telaşa da kapılmayın. Bu ülkede size her türlü imkanı sağlayacağız. Kelam veriyorum, başımızın üzerinde taşıyacağız” diye konuştu.

’36 SAAT GÖZÜNÜ KIRPMADAN ÇALIŞMAK NE DEMEK?’

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şu biçimde:

Çok önemli sıkıntılarla karşılaştığımızı biliyoruz. Herkes Türkiye nereye gidiyor diye telaş içerisinde. CHP olduğu sürece kimse telaş duymasın.

Önümüzdeki kışın çok ağır geçeceğinin farkındayız. Çözemeyecekler lakin biz çözeceğiz.

Sıhhat çalışanlarımız pandemi devrinde 36 saat çalıştılar. Bazen uzun mühlet meskene gidemediler. Onlara minnetimizi alkışlayarak söz etmeye çalıştık. Lakin birebir sorun artarak devam ediyor. 36 saat gözünü kırpmadan çalışmak ne demektir? Bir insanın daha hayatını kurtarmak için uğraş etmek, alın teri dökmek ne demektir? 36 saatin sonunda direksiyonun başına geçip, ‘Evime gideyim artık. Çoluk çocuğumla bir ortaya geleyim’ diye yola çıkıyorsunuz ve trafik kazasında hayatınızı kaybediyorsunuz…

Bir sıhhat çalışanının 36 saat çalışması demek takım eksikliği var demektir. Dışarıda atama yapılmasını bekleyenler var demektir. Neden atama yapmıyorsunuz? Neden istihdam açmıyorsunuz. Tekrar takım açın demiyoruz. Var olan takımları neden doldurmuyorsunuz diyoruz.

‘740 BİN SIHHAT ÇALIŞANI ATAMA BEKLİYOR’

2 Temmuz’da bakan boş takımlara atama yapacağını söylüyor. ‘Var olan kadroyu artırma çabamız nedeniyle uzun sürdü.’ Ne oldu? Hangi münasebetle atama yapılmıyor? Sıhhat çalışanlarının bütün kısımları atama bekliyor. 740 bin sıhhat çalışanı atama bekliyor.

İşçi eksikliği nedeniyle beşerler harikulâde çaba sarf ediyor. Nerede çıktı 24 saat, 36 saat? Bunlar insan değil mi?

Sıhhat çalışanlarına da sesleniyorum: Sizler de sakın moralinizi bozmayın. Yurt dışına gideceğim diye de bir telaşa da kapılmayın. Bu ülkede size her türlü imkanı sağlayacağız. Kelam veriyorum, başımızın üzerinde taşıyacağız

‘İKTİDARIMIZDA BİR HAFTA İÇİNDE ASKERİ HASTANELERİ AÇACAĞIZ’

Jandarma uzman Çavuş Burak Tortumlu, terörle çabada yaralandı. Helikoptere alındı fakat hastanede inecek yer yoktu. Öbür bir yere gidiyor ambulans yok. Arkadaşları sedyeyle taşıyorlar ve şehidimiz hayata veda ediyor. Sorumlusu kim? Evvelce askeri hastaneler vardı. Bu askeri hastaneler neden kapatıldı? Dünyada hastanesi olmayan tek ordu Türk ordusu. Muhabere alanında, o alanda yetişmiş hekimin müdahale etmesi gerekirken, o alanda doktor bırakmadınız. Tekraren ‘askeri hastaneleri açacağız’ diye kelam verdiler lakin açmadılar. Münasebet: ‘Efendim içeride FETÖ’cüler vardı.’ Saraya baktığın vakit FETÖ’cü ordusu görürsün. Esasen o vakit sarayın ‘S’si bile kalmazdı. İktidarımızda birinci bir hafta içinde askeri hastanelerin tamamı açılacak.

Terörle Uğraş Sırasında Yaralanıp Gazi Sayılmayanlar Derneği var. Yaralanıyorsunuz ancak gazi sayılmıyorsunuz. Bu kardeşlerimiz örgütlendiler dernekler kurdular. Bize de geldiler kelam verdim kanun teklifi hazırlayacağız diye. Öteki partilere de gidin dedik. Gittiler, gezdiler. MHP’ye gittiler kelam verildi onlara da. 7 aydır MHP’nin verdiği kanun teklifi bekliyor. Neden bekliyor? Saraydan irade alınmadığı için bekliyor. Saray hala bizim yanımızda diye düşünüyorsunuz saray sizin yanınızda değil, beşli çetenin yanında. Sanıyorlar ki millet bu havucu yiyecek. Yemez artık! Bu millet uyandı.

15 Temmuz gazisi için ‘tırnağı kırılsa gazi sayacağız’ dedi. Bedeninde mermi var sen bunu nasıl gazi saymazsın? Gazilere kelam veriyorum az kaldı geliyor gelmekte olan ve çözeceğiz. İnançla, kararlılıkla çözeceğiz. Bu işin siyaseti mi olur?

Parlamentoda milliyetçi geçinenler bunu bilmiyorlar, saraydan buyruk alacaklar. Ne vakitten beri milletçiler birilerinden talimat, buyruk alır?

Kars’a gittim, çok güçlü bir kent. Son 20 yıldır Kars büyük bir kan kaybına uğramış. Gezdiğim her yerde ceplerim ‘Ne olursunuz bana iş bulun’ kağıtları ile doldu. Ülkede kan kaybı olunca ekonomik açıdan her yere bunun sıçradığını görüyorsunuz.

‘BU İKTİDAR BATI’NIN ÇİFTÇİSİNE ÇALIŞIYOR’

Kars’ın büyük varlıklı platoları var, hayvancılık ve besicilik için biçilmiş kaftan.

Kendi çiftçisi kazanmıyor, dışarıdan ithal ediliyorlar. Öbür ülkelerin çiftçilerine milyon dolarlar aktarılıyor. 9 milyar 171 milyon doları biz kendi çiftçimize ödeseydik, besicimize ödeseydik ne olurdu? Orta Doğu’yu, Türkiye’yi, Kafkasları beslerdik. Bu iktidar Batı’nın çiftçisine çalışıyor.

Yem ham hususu ithal etmişiz AK Parti hükümetleri periyodunda. 58 milyar dolar ödemişiz. Niçin sen yapmıyorsun? Dünya kadar işsizimiz var? Fabrika yapacak alan mı yok? Maksatları bizim insanımız açlığa mahkum olsun. Cep telefonunu bile fazla görüyor. Elinden gelse onu da alacak. Ahlaksız siyaset algısıyla karşı karşıyayız.

Çiftçi kardeşlerim merak etmesinler. O bölgeyi tarım ve hayvancılık açısından stratejik bölge ilan edeceğiz. Herkes görecek Türkiye’nin besicilikte ne kadar ileri gittiğini.

Çamçavuş köyüne gittim. Bir baraj yapıyorlar, baraj yapıldığı için köy taşınıyor. Köy barajla yol ortasına sıkışmış vaziyette. Köprü istiyorlar yapmayız diyorlar. Su lazım, kuyu suyu çıkarın diyorlar. Su da yüksek arsenik var. Kaymakamlık söylüyor ‘Kullanılamaz sıhhat açısından’ deniliyor. Hala su gelmiyor buraya. Buradan Kars Valiliği’ne sesleniyorum. 2 ay müddet veriyorum 2 ay içinde yapmazsan o köye suyu CHP’nin belediye liderleri getirecek.

Bir de cami yapmışlar köye. Vilayet Özel Yönetimi mescide ruhsat vermiyor. Cami kaçak. Bunun hızla yapılması lazım.

Tıp fakültesi var, hastane var. Hastalar Erzurum’a sevk ediliyor zira hekim yok.

‘TÜRKİYE SAYGINLIĞI VE PRESTİJİNİ YİTİRMEYE BAŞLADI’

Kendi bölgesinde ve dünyada saygınlığı ve prestiji olan Türkiye bunları yitirmeye başladı. OECD’nin kurduğu Mali Aksiyon Vazife Gücü, Türkiye kurucu ülkelerinden birisi. Kara para ve terörü finanse eden ilanlarla gayret edecekler. Türkiye’yi gri listeye aldılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin prestijini bu hükümetin ayaklar altına almaya ne hakkı ne yetkisi vardır? ‘Terörle uğraş ediyoruz’ üzere bir sürü laf ediyor iktidar tarafı lakin El Düstur, IŞİD olunca onların para hareketlerine ses çıkarmıyorlar. Sanıyorlar ki dünya görmüyor. Dünya tamamını görüyor.

‘ASGARİ FİYATIN NE KADAR OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUN?’

Toplumsal devlet ne demektir? Toplumsal hukuk devleti güçsüzleri, güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir. Toplumsal devlet bu ideolojiden yola çıkınca işsizine iş bulan, ekonomik kalkınmayı büyüten, adaletle vergi alan, ekonomik büyümeyi adaletle sağlayan devlet demektir.

‘Her konutta otomobil var. Kapıcısında da otomobil var. İkinci ele otomobil yetişmiyor’ demiş. Ona mı göz diktin sen? Onun arabası var diye Türkiye’yi güçlü sayıyor. Sen o kişinin otomobil, cep telefonu alırken ne kadar vergi ödediğini biliyor musun?

Dönüyorsun apartman görevlisinin otomobiline göz dikiyorsun. Sen apartman görevlisinin kaç para aldığını, taban fiyatın ne kadar olduğunu biliyor musun?

Devleti yönetemezler, yönetmiyorlar da aslında. Devleti soyulacak organ olarak görüyorsanız yönetemezsiniz zati. Sanki o şahıs ‘yaşam kalitesi’ diye bir tabirin olduğunu biliyor mu sanki?

Bilhassa geçmişte AK Parti ve MHP’ye oy veren vatandaşlara sormak istiyorum. Memleketi bu hale kim getirdi? Dış güçler diyorlarsa o halde ülkemizi 20 yıldır dış güçler mi yönetiyor? Şayet dış güçler yönetiyorsa, Beyefendi, o vakit senin Saray’da ne işin var? Neden devleti dış güçlere teslim ettin? Sen yönetmiyorsun ve Türkiye’yi felakete hazırladın.

Dolar her 10 kuruş arttığında vatandaşın sırtına yüklenen yük 24 milyar Türk Lirası. Bir artırım yağmurunu hepimiz biliyoruz. Memleketi bu hale kim getirdi? Dış güçler diyorlarsa o vakit 20 yıldır Türkiye’yi dış güçler yönetiyor bizim mi haberimiz olmadı? Sen yönetemiyorsun ve Türkiye’yi felakete hazırlıyorsun. Kara kışla karşı karşıya herkes.

‘KARA KIŞ FONU DAVETİ YAPTIK KULAK ASMADILAR’

Elektriğe son bir yılda 3, doğalgaza 8, yerli kömüre yüzde 30, akaryakıta 1 yılda 10, mazota 9 kere artırım yapıldı. Bakın bunların içinde yiyecek, içecek yok hiç. Günlük hayatta kullanmak zorunda olduğu şeyler bunlar. TÜİK’in datalarına bakıyoruz. Domatese yüzde 70, yumurta yüzde 69, salatalık yüzde 64, patates yüzde 58 artırım. Türkiye Cumhuriyeti Tarihinde taban fiyat açlık hududunun altına düşmemişti. Kendilerine ‘Kara Kış Fonu’ daveti yaptık lakin kulak asmadılar.

Dış siyasetin ulusal olması gerektiğini tekraren açıkladım. Dış politikayı belirleme konusunda bakanlık tümüyle devre dışı bırakıldı. Büyükelçi olayında dışişleri bakanlığının bütün bürokratları çalışarak bu kazayı atlatmaya çalıştılar.

Her şeyi Erdoğan ‘ben bilirim’ diyor aksini söyleyeni düşman ilan ediyor. Tezkere geldi isterdik ki kümelere bilgi verilsin. Olmadı. Tezkerenin bir diğer değerli özelliği daha var. Artık torba tezkere devri başladı. Her şeyi koymuşlar bir tezkerenin içine gelin buna ‘evet’ deyin diyorlar. Biz senin her dediğinin altına mühür mü basacağız? Bir bilgi ver, bize bir anlat.

‘HER DEDİĞİNE ‘EVET’ DESEYDİK NİÇİN BAŞKA PARTİ KURUYORUZ?’

Tezkereler gelirdi 6 ay, 1 yıldı. Artık 2 yıl. Niye? Herkesi papağan üzere görme alışkanlığı var onu diğerleri yapabilir lakin biz CHP’yiz. Senin her dediğine ‘evet’ deseydik niçin farklı bir parti kuruyoruz? MHP senin her dediğine evet diyebilir fakat biz ulusal kurtuluş savaşı geleneğinden gelen bir partiyiz.

Biz iki yıl içinde Suriyeli kardeşlerimizi kendi ülkelerine göndereceğiz barış içinde diyoruz. Beyefendinin bakış açısı ise bir de artık İdlib’ten bir ordu gelsin. Suriye ile savaş değil, Suriye ile barışacağız. Büyükelçilikleri karşılıklı açacağız.

‘SURİYEYE TÜGVALI’LARI GÖNDER, BİLAL ERDOĞAN DA KUMANDAN OLSUN’

Daha fazla mülteci istemiyoruz. Hiçbir asker ve polisimizin Suriye’de şehit olmasını istiyoruz. Ne uğraşı? 33 askerimizi Ruslar şehit etti değil mi? Sen ne yaptın? Koşa koşa Putin’in yanına gittin. Bir de kapıda beklettiler, televizyonda yayınlattılar. Bu benim onuruma dokunuyor.

Ortadoğu Barış ve İşbirliği projesini hayata geçireceğiz.

Bizim askerimizin şehit olmasını istiyor iktidar. Niçin garip gurebanın çocuğu şehit olsun? Komando marşını söyleyen TÜGVA’cılar var. En büyük komutanımızda Erdoğan diyorlar. E, Suriye’ye TÜGVA’lıları gönder. oradaki kumandanı da Bilal Erdoğan olsun.

Karar