Saadet Partisi’nin talebi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Genel Lider Temekl Karamollaoğlu’nu 10 Kasım’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kabul etmiş, görüşme 2 saat 20 dakika sürmüştü. Erdoğan’ın görüşme başlangıcında Karamollaoğlu’na oturacağı yeri kanepe olarak göstermesi toplumsal medyada tartışma yaratmıştı.
Görüşme sonrası Karamollaoğlu, Erdoğan’ın “50+1” sisteminden memnuniyetsizliğini lisana getirdiğini aktarmıştı.
Bu görüşmeyle ilgili Sözcü gazetesi müellifi Ruhat Mengi’nin sorularını yanıtlayan Temel Karamollaoğlu’nun açıklamalarının bir kısmı şöyle:
“Yüzde 50+1’i Tayyip Beyefendi istedi, ne için istedi, ‘Nasıl olsa benim dışımda bunu yakalayacak kimse olmaz’ kanaatiyle istedi. Ancak artık görüyor ki kendisine dayanak verenlerin sayısı azalıyor. O vakit bu 50+1 sorun çıkarıyor, bundan ötürü da diyor ki, ‘En fazla oyu alan şahıs kim ise o cumhurbaşkanı olabilmeliydi’, söylediği bu. Alternatifler şu olur, seçime gidersiniz, seçimde üç-beş aday çıkar, bunların hiçbiri yüzde 50’yi geçemez lakin sona kalan iki kişi içinde bir tercihte bulunulur, kim daha fazla oy almışsa o seçilmiş olur. Bunların hepsine istek gösterilebilir lakin temel sorun cumhurbaşkanı kim olursa olsun denetlenebilmelidir, sorguya çekilebilmelidir, hesap verebilmelidir.
‘Bu kontrol sıkıntısı önemlidir’ dedim. Yani, başkanlık sistemi sorununda bu olmadan olmaz. Ne olursa olsun başta bulunan kişi, daha doğrusu bütçeyi yapan, emanet edilen parayı harcayan kişi kesinlikle denetlenebilmeli. Bu kontrol halk tarafından, sizin üzere gazeteciler vasıtasıyla da yapılır, sorular sorulur lakin temel denetlemeyi bir kontrol şurası olan Sayıştay yapar. Bütün hesapları önüne koyar, inceler, burada bir usulsüzlük, yolsuzluk var mı ona bakar.
‘Biz bir arada olmalıyız’ dedi kendisi. Ben de dedim ki; ‘Bizim itirazımız sistemin denetlemez olmasından. Denetlenmeyen bir sistemin içinde bulunmayı biz dilek etmeyiz.’ Geçen sefer de bu türlü oldu, Başkanlık Sistemi referandumundan evvel konuştuk, ‘Denetlenmeyen bir başkanlık sistemine dayanak vermemiz mümkün değil’ dedik.
Karar
