Ailesiyle yemek yediği restoranda kimlik denetimi yapan polise, sürecin yasal desteğini sorduğu için gözaltına alınan Hatay Barosu Lideri Ekrem Dönmez, gözaltı anının görüntülenmesine karşın polislerin taraflı tutanak tutmaya çalıştığını belirterek, “Bütün imajlara karşın o polisler kendilerini tehdit ettiğimi söyleyip o istikamette tutanak tuttular. O manzaralar olmasaydı her şey çok daha makus olacaktı” dedi. TTB'nin açıklamasını da eleştiren Dönmez,  “TBB'nin açıklaması, toplumu yanıltan eksik bir açıklamadır. Ben bu hadisede kendimi vatandaş olarak isimlendiriyorum fakat TBB ise benim ayrıcalığa doğal tutulması gereken biri olduğumu söz ediyor” biçiminde konuştu.

Hatay Barosu Lideri Ekrem Dönmez 29 Temmuz gecesi İskenderun’da bir yerde ailesiyle yemek yerken, polislerle ortasında geçen kimlik sorma tartışması sonrası gözaltına alınmış, tabir verdikten sonra memurlardan şikâyetçi olup karakoldan ayrılmıştı. Dönmez o akşam yaşananları, neden kimlik göstermek istemediğini ve sonrasında olanları Sözcü'den Can Çapar'a anlattı:

“HASTANEYE GİDENE KADAR BENİ TEHDİT ETTİLER”

“Beni gözaltına alan polisler hastaneye gidene kadar tehdit ettiler. ‘Sana göstereceğiz’ biçiminde tabirler kullandılar. Durumun berbata gittiğini anlayınca eşimde olan telefonuma ulaştım. İskenderun Kaymakamı’na haber verdim. O da İlçe Emniyet Müdürü’ne haber verdi ve beni tabip raporu için gittiğimiz hastaneden İlçe Emniyet Müdür Vekili aldı. O andan sonra işin rengi değişti. Olumsuz bir durum yaşamadım.

“KOŞULLARI OLUŞMAMIŞ BİR GÖZALTIYDI”

Baro lideri olduğum İskenderun Kaymakamı’nı aradıktan sonra anlaşıldı. Ben telefonla irtibat kurmasaydım, baro lideri olduğumu açıklamayacaktım. Zira o durumun hukuksuz olduğunu düşünüyorum. Karakola götürmeleri, polis otosuna bindirmeleri hukuksuzdu. Şartları oluşmamış bir gözaltıydı. Gözaltı kararını polis değil, türel bir süreç olduğu için bir savcı vermeli. Polis, savcı kararı olmadan bunu kendi başına gerçekleştiremez. Ben de buna karşı çıkmak ismine baro lideri olduğumu söylemedim.

“VATANDAŞ SORMADAN POLİS BEYAN ETMELİ”

Polisin kimlik soracağı vatandaşa birinci evvel bu sorgunun ya da üst aramanın neye dayandığını, tarihini, numarasını, buyruğu verenin kim olduğunu net olarak ortaya koyması gerekir. Vatandaş sormadan polis bunu beyan etmeli. Doğrusu budur. Yalnızca suçüstü durumlar haricinde bu böyledir. Bugün “Keşke kimliğimi gösterseydim” demedim. Aslında diyecek olsaydım o akşam kimliğimi gösterirdim.

“SOSYAL MEDYADAN KÜFREDENLER, SONRA ÖZÜR DİLEDİ”

“Ben bu vakanın bu kadar genişlemesini istek etmedim. Türkiye’de kanun tanımaz polis memurları her vakit olmuştur ve yalnızca başlarına bir şey gelmesin diye susan ve karşı koymayan bir sürü insan var. Onlarca kişi bu hadiseden sonra da bana ulaştı, teşekkür etti.

“Bana “İyi ki bunu yaptınız, biz daima başımıza bir şey gelmesin diye sustuk” yazıp takviye verdiler lakin sayısız küfürlü ileti da geldi. “Lan sen kimsin?” tabirinden başlayarak ağza alınmayacak içerikli iletiler da aldım. Bütün küfür içerikli bildirilere “Merhaba, iyi akşamlar, çok ayıp, küfür etmeye neden muhtaçlık duydunuz, ben bir ayrıcalık istemedim, bir kusurum varsa da bedelini ödemeye hazırım, ya pekala ben haklıysam ne yapacaksınız?” diye karşılık verdim. Bu tabirlerden sonra hepsi afalladı ve benimle diyaloga geçtiler. Sonra da pişman olup özür dilediler. “Sen kimsin lan” diye başlayan bildiriler, kendi mağduriyetlerini anlatarak, özür dileyerek bitti.

“'POLİS SORARSA DEVLETTİR' ANLAYIŞINDAN KAYNAKLANIYOR”

“Polise bir avukat olarak değil vatandaş olarak reaksiyon gösterdim. Çekilen imajlar polisin taraflı tutanak tutma teşebbüsünü engelledi. Bana küfür edenler gerçek bilinen bir yanlışın “Türkiye’de polis sorarsa devlettir” anlayışının aşılanmasından kaynaklanıyor. Evet, işini hakikat yapan kamu vazifelileri var ancak yordamına nazaran yapmayanlar daha fazla.
“Ayrıcalık zırhından faydalanmak istemedim”

“İçişleri Bakanı hiç kimseye ayrıcalık tanınmayacağını açıkladı ancak ben ayrıcalık istemiyorum ki… Emniyet Genel Müdürlüğü de bunu bu türlü yansıttı. Ben Avukatlık Kanunu’nda bana verilen yetkiyi reddederek bunu yaptım. Ben o ayrıcalık zırhından faydalanmak istemedim ki.Ben sade bir vatandaş nasıl olması gerekiyorsa, onun işletilmesini istedim yalnızca. Beşerler bunu görünce ve anlayınca da mahcup oldular.

“GÖRÜNTÜLER HAYATIMI KURTARDI”

“Görüntüler olmasına karşın tam aksi niyetler var. O imgeler benim hayatımı kurtardı, polislerin taraflı tutanak tutma teşebbüsünü yok etti. Bütün imgelere karşın o polisler kendilerini tehdit ettiğimi söyleyip o istikamette tutanak tuttular. O imajlar olmasaydı her şey çok daha makus olacaktı. Görüntü kaydı bitince polislerin kaba davranışı başladı. Hastanede beni ‘kimliği bilinmeyen şahıs’ olarak kayıt ettirmeye çalıştılar.

“POLİS, 'BEN DEVLETİM' DİYEMEZ”

“Hukuk devleti, bana o süreci yaşatan insanların olmadığı devlettir. Tüm süreç ve yönetimin hukuk tarafından uygulandığı ve denetlendiği bir anlayışı temsil eder. Hukuk devletinde bunu ihlal edenler de hukukça cezalandırılır. Devletin her adımında tüzel öz gizlidir. Polis devletinde ise hukuk yoktur. Kanun bile şeklen varsa da o uygulanmaz. Polis, devlet haline gelip ‘Ben devletim' derse orada hukuk varsa da uygulanmaz. Polis kendini devlet yerine koyamaz, ‘Ben devletim' diyemez.

“TBB'NİN AÇIKLAMASI YANILTICI”

“Türkiye Barolar Birliği’nin yaklaşımını asla kabul etmiyorum. Evet, baro liderinin tanınması gerekir lakin ben işin bu tarafında değilim. TBB'nin açıklaması, toplumu yanıltan eksik bir açıklamadır. Ben bu hadisede kendimi vatandaş olarak isimlendiriyorum fakat TBB ise benim ayrıcalığa alışılmış tutulması gereken biri olduğumu tabir ediyor. Birliğin açıklaması, içerisinde olduğum durumla tezatlık oluşturuyor. İnsanları yanıltan ve haksız bir formda beni eleştirmelerine neden olan sebeplerden biri de Barolar Birliği Başkanı'nın bu eksik yaklaşımı oldu.”
 

Karar