Ali Babacan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“DEVA Partisi’nin bedelli Genel Merkez heyet üyeleri, Diyarbakır vilayet teşkilatımızın çok bedelli lideri, Kıymetli ilçe liderlerimiz, teşkilat mensuplarımız, Sevgili Diyarbakırlı gönüldaşlarımız, Türkiye’nin farklı vilayetlerinden gelip bugün bizlerle bir arada olan saygıdeğer konuklarımız, Pahalı basın mensupları, Ekranları başında bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız; Hepinizi en içten hislerimle selamlıyor, Diyarbakır teşkilatımızın birinci olağan vilayet kongresine beğenilen geldiniz diyorum.
Melayi Ceziri’nin, Ahmedi Xani’nin, Feqiye Teyran’ın, İdris-i Bitlisi’nin diyarından, Şiirleriyle kaygımızın lisanı olmuş Ahmed Arif’in, Cahit Sıtkı’nın, Sezai Karakoç’un memleketinden, Adaletin peşinde ömrünü feda eden Tahir Elçi’nin, Gözleriyle hafızalarımıza kazınan, 12 yaşında hayatını kaybetmiş Ceylan Önkol’un kentinden, Diyarbakır’dan herkese selamlarımı iletiyorum. Sözlerimin çabucak başında, bundan tam 5 sene evvel, Ankara’da yabanî bir hücum sonucunda hayatını kaybeden 103 vatandaşımızı da hürmetle anıyorum. Hepsine bir defa daha Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine sabır diliyorum.
ÜLKEMİZDE BİR ADALET SORUNU VAR
Pahalı konuklar, Ben bugün bu kürsüden yalnızca Diyarbakır’a değil, bütün Türkiye’ye seslenmek istiyorum. Ülkemiz sıkıntı vakitlerden geçiyor. Ülkemizde bir adalet sorunu var! Haksızlık, hukuksuzluk almış başını gitmiş. İnsan hakları ayaklar altında. Özgürlüklerimizin her biri yavaş yavaş elimizden alınıyor. Söz özgürlüğü kalmadı. Fikrini söyleyenler işten atılıyor, tutuklanıyor. Toplumsal medyada tenkit yapan gençler meskenlerinden alınıp götürülüyor. Gazeteciler haber yaptıkları için yargılanıyor. Yargının en üst mahkemesine tehditler savruluyor! İktidar partisi ve küçük ortakları, kendilerine nazaran bir “makbul vatandaş” kitlesi, “tek tip insan” kitlesi oluşturma çabasında.
Artık Yeter! Hukuk devletini hiçe sayan bu anlayışı asla kabul etmeyeceğiz. Kim ne derse desin biz, insan haysiyetini, hak ve özgürlükleri, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığını savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Biz, adil olacağız. Biz, bu ülkedeki her bir bireyin eşit ve özgür vatandaş olması için uğraş edeceğiz! Unutmayalım ki, devlet insan için vardır. Hiç bir şey insan onurundan, insan haysiyetinden daha değerli değildir. Biz hazırız. Türkiye’nin DEVA’sı bunları gerçekleştirmek için hazır.
‘KÜRT SORUNU’ LAFI BUGÜNKÜ REJİMİ EN FAZLA RAHATSIZ EDEN KELAM HALİNE GELDİ
Değerli arkadaşlarım, Biliyorum tüm bu adaletsizliğin ortasında, hukuksuzluğun ortasında, bugünün Diyarbakır’ında konuşulması gereken en değerli hususlardan birisi Kürt sorunudur. Kürt sıkıntısını, sizlere, Diyarbakırlılara anlatmaya çalışmayacağım. Sizler bu sıkıntıyı iyi biliyorsunuz, şahsen yaşıyorsunuz. Onun içindir ki, bugün bu kürsüden, 5000 yıllık tarihinde kaç medeniyete mesken sahipliği yapmış bu kadim topraklardan; bu güngörmüş, bu çilekeş kentten bütün Türkiye’ye sesleneceğim. Evet, bahsimiz Kürt sorunu. On yıllarca “Sözde Kürt Sorunu” denilerek inkar edilen, lakin 2000’li yılların başında ismi konulabilen, lakin ne yazık ki bugün tekrar yasaklı bir kelam haline gelmeye başlayan Kürt sıkıntısından bahsedeceğim bugün.
Biliyorsunuz, “Kürt sorunu” lafı bugünkü rejimi en fazla rahatsız eden kelam haline gelmiş durumda. “Neleri eksik ki? Ne diye hala Kürt sorunu deyip duruyorsunuz” diyorlar. Kabul etmeliyiz ki, mevcut iktidar partisinin birinci periyodunda, Avrupa Birliği sürecinin hızlanmasının da katkısıyla, gözü pek ıslahatlar gerçekleştirmişti. Pekala artık durum ne? Kimi temel ıslahatlar dışında çok fazla bir şey kalmadı geriye.
Ülkeyi yönetenlerin son yıllardaki üslubu, üslubu, kendilerine buldukları yeni ortakların saplantıları doğrultusunda atılan adımlar, tekrar Kürt sıkıntısını oluşturdu ve sorun gitgide büyüyor. Aslında bu sorun, tüm ülkemizi, tüm vatandaşlarımızı ilgilendiren temel sıkıntıların da yansıması. Şu anda toplumumuzun tüm bölümlerini etkileyen ve tekrar süratle büyüyen bir hukuk sıkıntımız var. Adalet meselemiz var. Süratle büyüyen bir eşit vatandaşlık problemimiz var! Her şey 2005 yılında o günkü Başbakanın Diyarbakır konuşmasında “Kürt sorunu vardır ve benim sorunumdur” kelamlarıyla başlamıştı. Ve her şey 2015’te birebir kişinin “Kardeşim ne Kürt sorunu ya? Artık Kürt sorunu yok, daha ne istiyorsun?” kelamlarıyla bitti.
Karar
