Meriç Irmağı üzerinden Yunanistan’a geçen ve Yunan güvenlik vazifelileri tarafından gözaltı yapıldıktan sonra Meriç’in ortasına bırakılan 27 yaşındaki Türk göçmen Ümit Şakır’dan bir haftadır haber alınamıyor.

Euronews’in ulaştığı görgü şahitleri, 3 Eylül’de Karğaç yakınlarından Yunan hududunu geçen 3 Türkiyeli siyasi sığınmacının kısa mühlet sonra güvenlik güçleri tarafından alınarak Vyssa Belediyesi’ne bağlı Rizia yolu üzerinden karakol görünümlü bir binaya götürüldüğünü söyledi.

“POLİS KIYAFETLİ 10 KİŞİ ÇIPLAK ARAMA YAPTI”

“Üniformalarının üzerinde İngilizce ‘Sınır Polisi’ yazıyordu, iki araçla geldiler. Elektronik eşyalarımıza ve kimliklerimize el koydular, çıplak arama yaptılar.”

Elektrik-elektronik teknisyeni Şaki’2le birlikte Türkiye’ye geri itilen isimlerden Salih A. (26), hudutta gözaltı yapan askerlerin kendilerine iyi davrandığını lakin hudut noktasına gelen polis kıyafetli yaklaşık 10 kişinin kendilerini çıplak aramaya maruz bıraktığını söz etti.

“Bir avukatla görüşmek istediğimizi, siyasi iltica talebinde bulunacağımızı söyledik. Hiçbir şey demeden yalnızca gülerek karşılık verdiler.”

“YUNAN BAYRAĞI VE RESMİ ÜNİFORMALI POLİSLER VARDI”

Salih A.’nın anlatımına nazaran, iki st pamuk tarlasında bekletilen kümesi daha sonra iki polis, ardı kapalı penceresiz mavi bir minibüse bindirdi.

“Bir st yol gittik, otomobilin küçücük boşluğundan Rizia tabelasını gördüm. Karakola benzeyen tek katlı bir binaya götürüldük. Bina önünde Yunan bayrağı ve resmi üniformalı polisler vardı.”

“HERKESE COPLA VURDULAR”

Binada bir hücreye konulan Salih A., hava kararınca bulundukları yere Suriyeli, Afgan, İranlı üzere farklı milletlerden evvel 20-25, akabinde da 30-35 mültecinin getirildiğini söyledi.

“Koğuşta adım atacak yer yoktu. Türkçesi iyi bir Suriyeli daha evvel Meriç hududundan 2 defa geri itildiğini anlattı. Daha sonra eli sopalı bir polis koğuşun kapısını açtı. Koğuştan tek tek çıkarttığı herkese copuyla vurdu. Sayma sürecini copuyla insanların sırtına ve kabalarına vurarak yapıyordu. En son 65 diye saydığını duydum.”

Görgü şahidinin anlatımına nazaran, 65 sığınmacı, binanın kapısına yanaşan kapalı kasa bir kamyonete bindirildi. Oraya bindirirlerken de maskeli bireyler herkese tek tek sopalarla vurdu.

“‘Biz Türkiyeli sığınmacılarız’ dedik. Polis ‘sorry’ (üzgünüm) dedi lakin yeniden de kamyonete bindirdi. O an Türkiye’ye geri gönderileceğimizi kesin bir formda anladık.”

“SINIRDA MASKELİ BİR KÜME BİZİ KARŞILADI”

Salih A., havasız kapalı kasa kamyonetin içinde Meriç Irmağı’na götürülen sığınmacıların, kapılar açıldığında kendilerini Türkiye hududunun kenarında, uzun namlulu silahları ve köpekleri bulunan maskeli bir küme erkeğin ortasında bulduğunu söylüyor.

“İNSAFSIZCA DÖVMEYE BAŞLADILAR”

Salih A. şöyle anlatıyor: “İnsafsızca dövmeye başladılar. Hem cop hem de ikiye katladıkları kemerle insanlara vuruyorlardı. Sıraya dizdikleri bireylere tek tek milliyetlerini soruyorlardı. Örneğin biri ‘Pakistan’ diyordu, copu yiyordu. Başkası ‘Afganistan’ diyordu kemerle dövülüyordu. Ben Türk olduğumuzu söyledim, bana ve Ümit’e vurmadan bizi sıraya soktu. Ümit artta kalmıştı, onu en son kamyonetten indirildiğimiz sırada gördüm.”

“TÜRKÇELERİ BOZUKTI FAKAT…”

Salih A., bulundukları noktadan Meriç’i ve Edirne Selimiye Camii’ni gördüklerini aktarıyor. Yüzü maskeli ve askeri kamuflajlı bireylerin el koydukları cüzdanları ve telefon üzere elektronik eşyaları geri vermediğini tabir ediyor.

“650 euro ve 1200 TL vardı cüzdanımda, istedim, bozuk bir Türkçeyle ‘Para yok’ deyip geri vermediler. Yanlarında getirdikleri botu ırmağa indirmeye çalışırken tıpkı maskeli kişi yanındakilere İbrahim, Ahmet ve Mehmet diye seslendi. Yunanca konuşuyorlardı, Türkçeleri bozuktu lakin bu isimleri gerçek söylemle söyledi.

“KÜREKLERİ ASKERİ KAMUFLAJLI BIREYLER ÇEKTİ”

10’ar kişilik kümeler halinde botlara bindirildik. Kürekleri askeri kamuflajlı ve maskeli bireyler çekti. Türk tarafında topraktan duvar üzere bir yükselti vardı onun tabanına bıraktılar. Yüzme bilmiyorum, ‘Atlayın’ dediler İngilizce olarak ve sessizce. Tereddüt edince kimilerine copla vurdular, herkes atladı. Ayaklarım yere değmiyordu, akıntıya kapıldım, bilinçsizce biraz ilerledikten sonra Afgan bir genç beni kendine çekip kıyıya alıp beni kurtardı.”

Görgü şahitlerinin sözüne nazaran, Türkiye tarafınA çıkan sığınmacılar karşıdaki Yunan polisine reaksiyon gösterip bağırmaya başladı. Sonlanan Yunan polisi ırmağın tam ortasında insanları döverek bottan atmaya başladı.

“Birkaç kişinin suya kapıldığını gördüm” diyen Salih A. “Canlarını kurtaran sığınmacılar ırmak boyunca bir stten fazla kayıpları aradı. Irmağın hayli yanında yürüdük. Tahminen bir yere tutunmuştur diye çok seslendik lakin karşılık veren olmadı.”

“AĞABEYİMİN HAYATINDAN TELAŞ EDİYORUZ”

Denizli’de yaşayan Ümit Şakır’ın kardeşi Murat Şakır, Perşembe’den bu yana ağabeyinden haber alamadıklarını ve hayatından tasa duyduklarını söyledi.

Türkiye’de karakollara ve jandarmaya başvurduklarını söyleyen Şakır, sondaki tansiyon münasebet gösterilerek arama-kurtarma çalışması başlatılmadığını tabir etti.

Euronews’e konuşan Şakır ailesinin talebi “Hem Türkiye hem de Yunan tarafında bir an evvel arama-kurtarma çalışması başlatılması.”

FETÖ’DEN 17 AY MAHPUS YATTI

Denizli Kocabaş Cezaevi’nde FETÖ soruşturması kapsamında 17 ay mahpus yatan Ümit Şakır’ın, 6 yıl 3 ay mahpus cezası kararının Yargıtay kademesinde olduğu öğrenildi.

Euronews’in görgü şahitlerinin aktardıklarını sorduğu Yunan makamları şimdi tezlere yanıt vermedi.

Karar