Meral Akşener, FOX TV’de Çalar St programına konuk oldu. Akşener, koronavirüs ile uğraş konusunda “Koronada durum iyi değil. Bir defa bütün o kurallara uyuyorum, maske takıyorum, toplumsal aralığa dikkat ediyorum, dikkat etmeyenleri uyarıyorum. El teması kurmuyorum, C vitamini alıyorum. Beslenmeme dikkat ediyorum. Bu hafta zatürre aşısı oldum. Evvelce testi o kadar yaptırmıyordum lakin vilayetlerden döndükten sonra test yaptırıyorum takımımla birlikte. Biz açık havada geziyoruz, kapalı alanda toplantı yapmıyorum” dedi. 

HASTANENİN DİYANETE DÖNEMINE REAKSIYON

Akşener, Türkiye’nin ilkp pandemi hastanesinin Diyanet’e evresini de eleştirdi. Akşener, “AK Parti’nin yöneticilerinin hiçbir vakit geri adım atmadıkları tek bir mevzu vardır: Atatürk ve Cumhuriyet pahaları. Evvel açılım yaptılar, geri adım attılar. Komşularla sıfır sorun dediler, sonra herkesle hengameli oldular. Diyanet de Atatürk’ün kurduğu bir kurum ve başında Ali Erbaş isimli biri var. Atatürk’ün kurduğu kurumun başındaki şahıs hepimizin eleştirdiği bir isim. Buradan Erdoğan’a bir teklifim var. Ne kadar kent hastanesi varsa hepsini Ali Erbaş’a bağlasınlar, aşikâr ki çok yetenekli bir isim” diye konuştu.  

Akşener’in açıklamaları şöyle: 

“Eğitim konusu çok enteresan bir durum. Özel okullar ve devlet okulları var. Bunlar açılacak mı muhakkak değil. Öğrencilerin ve velilerin sorularını yanıtlayacak bir bakan ortada yok. Özel okullarda dal 1 milyon 440 bin öğrenci almış. Direkt ve dolaylı olarak 750 bin eğitim sağlıyor. Yeni kayıtlarda yüzde 80’e varan düşüş var. Bu okullar önlem alınmadığı durumda kapanır. Biz ne öneriyoruz? Öğrenci başına 10’ar bin lira işletme kredisi verilmesini istiyoruz. Bir öğrencinin devlete maliyeti 1136 dolar. 10 bin lira verdiğiniz vakit devletin üzerindeki yükü de alırsınız. Lakin bunu yapmayacaklar. Yapmayacaklarsa biz yapacağız inşallah. Esnaf nasıl kepenk kapatma durumundaysa tıpkı şey okullar için de geçerli.”

DENETIMLI FAKİRLİK

“Kontrollü fakirlik sorununun, iktidar partisi ve ortaklarının şuurlu yaptıkları bir durum olduğunu düşünüyorum. Esnafın biriyle görüştüm. Bir aparat satacak, bir telefon kılıfı satacak; kirayı ödeyemez. Ben bunun bilerek istenerek yapıldığına inanıyorum. Oburunu düşünemezsiniz. Gerçeklikten kopmuş durumda, iktisadın E’sinden anlamıyorlar.”

Ben niçin gidiyorum ilçelere? Zira milletin sesini kimse duymuyor. Medya çok az kaldı. Daima tehditle karşı karşıyasınız. Göz yumulmasa o troller sizi linç edebilir mi? Bu vatandaşın sesini duyurabileceği bir araç kalmadı. Ben onun için gidiyorum. Ben propaganda yapmaya gelmedim, oy istemeye gelmedim, sizin sesinizi duyurmaya geldim diyorum. Kendi imkanlarıyla iş bulmuş, bir hafta sonra Ak Partili ilçe liderinden icazet almadığı için işten atmışlar. Bu adam özel bölümde sürücü. 23 yaşındaki oğlu da işsiz.

İş dünyası etkileniyor, üreten etikleniyor, çalışanlar, günlük çalışanlar etkileniyor. İşsizliği, fakirliği tanım edemem size. Bir Baba eğiliyor kulağıma “4 yıllık üniversite mezunu oğlum şu kadar yıl işsiz” Saray’da oturuyorsunuz, damadınızı bakan yapmışsınız. Bakıyorsunuz, önlemler hiç. Siz paket açmışsınız 5 müteahhidi korumak için. Beşerler Bağ-Kur aidatlarını ödeyemiyorlar. Paralar yastık altına girdi. Bunlar iktisada dönseydi insanlara iş olarak dönerdi. Pay senedi alın lakin kayyum atamak üzere değil, sonra bunları satın bu para iktisada dönsün demiştik.

İDAM AÇIKLAMASI

İdam sayın Bahçeli’nin de Başbakan Yardımcısı olduğu devirde AB ahenk maddeleri çerçevesinde kaldırıldı. 7 Mayıs 2004 tarihli kanunda idam anayasadaki bütün kanunlarından çıkarıldı. Birinde Başbakan Yardımcısı Bahçeli, başkasında başbakan Erdoğan, ikisi de bunu AB ahenk maddeleri için yaptılar. Burada idam cezasından fazla ortaklar şunu konuşmalı. Biz Avrupa Birliği seyahatinden vaz mı geçtik? İkide bir bunun gündeme getirilmesi demek, biz bunu AB ahenk maddeleri çerçevesinde çıkardılarsa, neden bundan geri döneceklerini izah etmek durumundalar.

Emine Bulut’un konutundan çıktığımda da sormuşlardı. Ben de bu üslup cinayetler için getirin kardeşim şahsen takviye vereceğim demiştim. Erdoğan getirsinler çabucak imzalarım dedi. Aslında sen telaffuzdan milletvekilleri nefes alamıyor ki. Getirsinler biz de kendi ortamızda kıymetlendiririz. Bu tartışma işsizliği, yoksulluğun, Murat Ağırel’in Müyesser Yıldız’ın Barış Pehlivan’ın tutukluluğunun konuşulmasını engelliyor. Asıl vahim olanı şu: Milletvekilleri hazırlar getirir ancak ortada bu türlü bir şey yok.

Bugün ulusal irade diyenler ulusal iradenin içini boşalttılar. zira meclisin bir değeri kalmadı. Hukukun üstünlüğü, adaletin tam sağlanması, demokrasinin tam uygulanması, bu ucube sistemden vazgeçildiği, iyileştirilmiş güçlendirilmiş parlamenter sistem ile tutuklu gazeteciler sorunu çözülebilir.

DEMİRTAŞ’A KARŞILIK

Biz partimizi esasen kıymetler üzerinden kutuplaştıran anlayışı ortadan kaldırmak için kurduk. İnsan odaklı bir bakış açımız var. Bir yere gidince diyorum ki ben propaganda yapmaya değil sizi dinlemeye geldim. Şunu fark ediyorsunuz ki herkes tıpkı acıların içinde. Bu makulde buluşmak yalnızca eleştirmek değil, tahlil tekliflerini sunmak için çıkılan bu seyahatin meyvelerini alıyoruz. Bazen bir vatandaş gelip kulağıma ben size haksızlık ettim hakkını helal et diyorlar. Beşerler birbirleriyle derin dostluklar kurmak zorunda değil ancak hürmet göstermek zorunda. Bunun yaptığınız vakit derin sıkıntılar ortadan kalkar.

Haberin tamamını okumadım. Lakin şunu söylemek isterim. Güneydoğu’da şöyle bir gelenek var, kan davalınız bile olsa kapınızı çaldığı vakit içeri alırsınız. Konutun en yaşlısı tarafından karşılanır. Sonra kapıdan çıkıp gittikten sonra davanız devam eder. Güneydoğu’nun bu türlü bir özelliği var.

Karar