Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan, gündemi değerlendirdiği konuşmasında, hükümetin daima lisanına doladığı dış güçlerden bizleri kimin koruyacağını sordu.

Açıklamalarında gündemdeki yaşananlara şaşırmadıklarını lisana getiren fakat tekrar de bu derece alçalacaklarını kestirim etmediklerini lisana getiren Özcan, hükümete sert yüklendi.

Özcan’ın açıklamasından satır başları şöyle:

“Hepinizi sevgi, hürmet ve hürmetle selamlıyorum. Yaklaşık bir aydır ülkenin nasıl bir kâbusun içinde debelendiğini daima birlikte izliyoruz. Nasıl oluştu bu rezalet? Hangi tercihlerle bugünlere gelindi? Bütün bu soruların karşılıkları bir bir ortaya dökülüyor aslında. Sanırım bu yaşanılanlara bakınca; partimizin kuruluş hedefi da, misyonu da, amaçları de sizler tarafından artık daha sarih bir biçimde anlaşılıyor. Üzülerek itiraf etmeliyiz ki bu yaşananlara pek de şaşırmadık. Zira çapın da, düzeyin de, ajandanın da ne olduğunu çok evvelden biliyorduk. Lakin bu derece pervasız, bu derece gözü dönmüş bir halde iftira ve palavralara başvurulacağını bizler de kestirim etmemiştik. Düştükleri kurtlukta tekme yememek için, sağına soluna, önüne gerisine bu derece fütursuzca saldıracakları aklımıza gelmemişti. Vatan-millet-sakarya edebiyatını, beka uğraşı taktiklerini ezberlemiştik; Lakin mafyatik metotlarla, Fetövari taktiklerle, milyonların önünde bu derece alçalacaklarını hiçbirimiz varsayım etmemiştik.

İDAM OLMAYINCA DEMOKRATİK Mİ OLUYORUZ?

Geçtiğimiz çarşamba günü Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını yapmış bir siyasetçi olan Sn. Genel Başkan’ımız Ahmet Davutoğlu ile birlikte, Gelecek Partisi Başkanlık Heyeti, İdare Heyeti, Siyaset İzleme Şurası, Kurucular Şurası üyeleri ve Vilayet liderlerimizle birlikte TBMM önünde Pak Siyaset davetimizi yapmak istedik. Lakin daha meclisin kapısına gitmeden 5 kişiyi aşan bir kümenin kabul edilmeyeceği, kalabalık bir kümeyle gelinmesi halinde sorun oluşacağı istikametinde açık iletiler aldık emniyet güçlerinden. Milletin ve devletin kalbi olan Meclis önüne geldiğimizde ise hatırlamak dahi istemediğimiz bir muamele ile karşılaştık. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı’nı yapmış bir siyasetçinin içinde bulunduğu araç, emniyet güçleri tarafından kurulan barikatı aşarak meclis önündeki parka giremedi. Partimizin Genel Lider Yardımcıları da dahil olmak üzere çok sayıda mensubu arbede içerisinde darba ve şiddete maruz kaldı. Ankara ve Şanlıurfa vilayet liderlerimiz açıkça fiziki müdahaleye tabi tutuldu. Genel Merkez çalışanı bir arkadaşımızın parmağı kırıldı. Daha berbatı birtakım emniyet mensupları, aslında siz şu televizyon kanallarına çıkıyorsunuz, anayasa biziz, siz maşasınız üzere milletin polisine yakışmayan hatta ürkütücü birtakım sözler kullandılar. Bizler İktidar-Siyaset-Çete-Mafya-Medya tartışmaları ile oluşan iklimden duyduğumuz utancın üzerine bir de bu üzüntüyü ve utancı yaşadık. Tam da 27 Mayısın yıldönümünde. Yassı Adadan yani demokrasi adasından dün tekrar demokrasi nutukları atıldı utanmadan. Soruyorum kendilerine? Bir ülkede demokrasinin olmadığını anlamaları için illa Başbakan idam edilmesi mi lazım? İdam olmayınca demokratik mi oluyoruz? Bir eski Başbakanının basın açıklamasına bile tahammül edemeyen bir idare kendini demokrat mı sayıyor?

Karar