MHP önderi Devlet Bahçeli’nin “Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir maksat olmalıdır” kelamlarına bir reaksiyon de Gelecek Partisi’nden geldi.

Gelecek Partisi’nden yapılan açıklamada “Vesayetin küçük ortağı, Anayasa Mahkemesi’nin HDP iddianamesini Yargıtay’a iade etmesi karşısında “Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir gaye olmalıdır” kelamlarıyla demokrasi ve hukuk devletini bir defa daha maksat aldı.

O halde sormak gerekiyor; Küçük ortağın bu çıkışı, vesayet içi bir hesaplaşmanın yüksek sesle lisana getirilmesi manası mı taşımaktadır? Yoksa Bahçeli AYM’ye seslenir üzere yapıp aslında sayın Cumhurbaşkanını mı gaye almaktadır?” sözlerini kullandı.

Gelecek Partisi’nden yapılan şöyle:

“Aş, iş, adalet sıkıntısındaki halkımızın serap görmesine dahi tahammül edemeyen bir akılla yönetilmekte ülke. Milletimiz uzun müddettir demokrasi, hukuk, adalet ve ortak akıldan nasibini almamış köhne bir nizam ve zihniyetle muhatap olmakta.

Kurumların içi boşaltılmakla kalmayıp liyakat ve ehliyetten uzak bir totaliterleşme sarmalına mahkum edilmiş vaziyetteyiz.

Gün geçmiyor ki, bu köhne vesayet sisteminin iktidar ortakları ülkede bir krize, siyasal bir zelzeleye sebebiyet vermesinler. Krizler peş peşe, artçılar eşliğinde sürgit devam ediyor. Merkez Bankası krizinin sarsıntıları artarak devam ederken, artık de yeni bir siyaset ve yargı kriziyle çalkalanmakta ülke.

“BAHÇELİ HUKUK DEVLETİNİ BİR KERE DAHA GAYE ALDI”

Vesayetin küçük ortağı, Anayasa Mahkemesi’nin HDP iddianamesini Yargıtay’a iade etmesi karşısında “Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir amaç olmalıdır” kelamlarıyla demokrasi ve hukuk devletini bir kere daha gaye aldı.

Pekala bizler neden olağan bir demokratik sistemde, bir hukuk devletinde felaket olarak algılanacak olan bu pervasızlık karşısında şaşırmadık? Neden kurumlara, kurallara, teamüllere, anayasaya ve hukuk devletine savaş açmak manasına gelen bu tavrı garipsemedik?

Sanki uzunca bir müddettir yargının yürütmenin, yani Tek Kişilik Hükümet Sistemi’nin tesiri altında olması, üst yargı kurumlarına yapılan atamalarla, tek kişilik yürütmenin gücü tek elde toplama çabasından dolayı olabilir mi?

“YOKSA CUMHURBAŞKANI’NI MI AMAÇ ALMAKTADIR?”

Çok açıktır ki vesayet ortakları 12 Eylül generalleri üzere siyaset, medya ve yargı üzerinde pervasızca terör estirirken, sayın Erdoğan yalnızca olan biteni karşıdan izliyor. Tıpkı öbür ekonomik, türel, siyasal bahislerde olduğu üzere sayın Erdoğan’ın makamının sorumluluğunu yerine getirdiğini, topluma açıklama yapma muhtaçlığı hissettiğini görebilmek mümkün değil.

O halde sormak gerekiyor; Küçük ortağın bu çıkışı, vesayet içi bir hesaplaşmanın yüksek sesle lisana getirilmesi manası mı taşımaktadır? Yoksa Bahçeli AYM’ye seslenir üzere yapıp aslında sayın Cumhurbaşkanı’nı mı maksat almaktadır?

Tıpkı medyaya müteahhitler, Merkez Bankasına damat, Meclise Cumhurbaşkanlığı sistemi eliyle çekilen operasyonların bir benzerinin de üst yargı düzeneklerine yönelik de gerçekleşmesi gerektiğini ortağına mı duyurmaya çalışmaktadır?

Bu tehditler, parti kapatma konusunda ağzını bıçak açmayan Erdoğan’a mıdır? Gerçek bir hukuk devleti, gerçek bir demokrasi açısından dokunaklı olarak görülebilecek bu tablo, maalesef bizim gerçekliğimizde tam da Kuvvetler Birliğinin somut göstergesidir.

Kurumları bu hale getiren, Kuvvetler Ayrılığını tarumar eden de bu ucube köhnemiş nizamın ortaklarıdır. O yüzden, kurumlarla yapılıyormuş imgesi arz eden hengameler, aslında tam da ortalarındaki hesaplaşmalara tutulan aynalar kararındadır.

Siyasi ahlak, demokrasi ve üniversal hukuk normlarını mezara sokan bu vesayet iştirakinden toptan kurtulmadıkça, ülkeyi bataklığa sürükleyen bu tiyatroya son vermedikçe, bu ucube Cumhurbaşkanlığı sisteminin kendisini lağvetmedikçe ülkeye huzur, itimat, özgürlük ve adalet gelmeyecektir.

“İKİ VESAYET ORTAĞINI MİLLETİMİZE ŞİKAYET EDİYORUZ”

Ey insaf ve merhametten nasibini almamış vesayet ortakları.

Ey aşa, işe, adalete muhtaç bu halka serap görmeyi bile çok gören kalpleri körelmişler.

Bu ülke sizin kavgalarınızın, çıkar çatışmalarınızın deneme tahtası değildir.

Olağan bir hukuk devletinde olsaydık davetimizi Cumhurbaşkanlığı makamına yapardık.

Çıkıp onun bu krize el atmasını, hukuk devletine meydan okuyan bu vesayet ortaklarına haddine bildirmesini, hatta tehditlerle işlediği anayasal kabahatlerden dolayı hesaba çekilmesini talep edebilirdik. Şayet gerçek bir demokratik anayasal sistemde olsaydık bunu yapardık.

Lakin her alanda anayasanın askıya, anayasal kurumların zapturapt altına alındığı bu OHAL rejiminde şikayet makamımız yalnızca milletimizdir.

O yüzden her iki vesayet odağını da milletimize şikayet ediyoruz.

Aziz milletimize diyoruz ki; bunların gayrı hukuksal ve anti-demokratik didişmeleri karşısında asla karamsarlığa kapılmayın.

Toplumu ayrıştırmakla kalmayıp kendi ortalarındaki hizip çekişmeleriyle de ülkenin gücünü yok eden bu demokrasi ve adalet düşmanı odaklara karşı çabamız her hal ve kaide altında sürecektir.”

Karar