Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genişletilmiş Vilayet Liderleri toplantısında partililere seslendi, Erdoğan “Unvanlar değişebilir fakat ülkeye, millete hizmet yarışı bitmez. Hak bir dava yolunda verilen gayret seçime kadar değil mezara kadar sürer” dedi.

Erdoğan, Avrupa ve ABD’nin demokraside, iktisatta yerle yeksan olması durumunda bile vatandaşları kalkındırmaya devam edeceklerini belirterek “Bu Türkiye modelidir. Öbür yerde insani kıymetler üzerine bina edilmiş böylesine samimi bir demokrasi, adil bir kalkınma maksadı, esaslı bir hak ve adalet ideali bulamazsınız” diye konuştu. 

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a reaksiyonunu yineleyen Erdoğan “Türkiye her şeyden vazgezeçerse Fransa, başındaki kifayetsiz muhterisin yol açtığı savrulmalardan kurtulup sağduyulu siyasete mi yönelir?” tabirlerini kullandı.

Erdoğan, AK Parti’ye gönül veren, teşkilatlarda vazife alan dava arkadaşlarına şükranları sundu ve kelamlarına şöyle başladı: 

“Geçtiğimiz ay 19 yaşını tamamlayan AK Parti, siyasette de idarede de icrtta da bölgesel ve global siyasetlerde da rüştünü ispat etmiş, tarihe damgasını vurmuş bir partidir. Milletimizin huzuruna çıktığımızda her alanda anlatacak öykümüz, gösterecek yapıtımız bırakınız günleri, haftaları sayıp dökecek icrtlarımız var.

“SÜREKLİ DİNAMİK KALAN BİR PARTİYİZ”

Türkiye’de kuruluşundan itibaren girdiği her seçimde istisnasız birinci çıkan tek parti, AK Parti’dir. Zira partimiz, daima kendisini yenilemeyi başaran, daima kendisini bir sonraki çabaya hazırlayan, sürekli dinamik kalabilen bir partidir. İnşallah 7’nci Olağan Kongremizi bu çerçevede çok büyük bir atılımın dönüm noktası haline getireceğiz.”

Siyasi partilerin hitap ettiği toplumla kurduğu en güçlü bağlardan birinin üye çalışmaları olduğunu belirten Erdoğan, “Başlattığımız gönül seferberliği ile bir yandan kongrelerde yeni idareleri seçiyor, öbür yandan üye sayımızı artırarak tabanımızı genişletiyoruz. AK Parti, yalnızca bu yıl yaptığı 601 bin yeni üyeyle pek çok toplam sayısını geride bırakmıştır. Üstelik bu 601 bin yeni üyenin yarısını 18-25 yaş ortasındaki gençler oluşturuyor.” dedi.

Erdoğan’ın açıklamaları şöyle: 

“83 milyonun her birinin gönlünü kazanmayı hedeflerken, teşkilatlarda misyon alan bir kişinin bile bu çember dışında kalmasına istek gösteremeyiz. Vilayet kongrelerimizi de ekim ayı ortasında başlatmayı planlıyoruz. Emelimiz önümüzdeki yıl yapacağımız büyük kongremize çok güçlü bir teşkilat yapısıyla girmektir.

2023 yılında partimizi hem cumhurbaşkanlığı hem milletvekilliği seçiminde zafere taşıyacağımıza inanıyorum. Bu sürecin başarısı için daha çok çalışmalıyız. Türkiye’nin 2053 vizyonunu somutlaştıracak zihni idmanlar, tahliller, teknik ve siyasi proje hazırlıkları için şimdiden ‘Bismillah’ demeliyiz. Diğerlerinin bu türlü bir hazırlığı olmayabilir. Biz geleceğin de partisiyiz, iktidarıyız, umuduyuz.

“GEZİ HADISELERINI, 15 TEMMUZ’U HATIRLAYIN”

AK Parti’nin ülkemize kazandırdığı bu muvaffakiyet tablosu çok büyük sorumluluklar yüklüyor. Geçmişte ihmal ve ihanetler nedeniyle ortaya çıkan demokrasi ve kalkınma eksiğini gidermek için çalıştık. Milletimizin her kesitten insanına ulaşmak için gücünü ve kabiliyetlerini geliştirdik. Büyüyen, güçlenen bir ülke olarak çıtayı çok daha yükseğe çıkardık. Dünyanın en büyük 10 ülkesi ortasına girmeyi amaçlayan bu vizyon doğrultusunda çok daha büyük atılımlara giriştik.

Türkiye bir anda kendini akılla, mantık, tarihle, siyasetle izah edilemeyecek vakalar içinde bulundu. Milletlerarası medyanın haftalarca 24 st verdiği Seyahat vakalarını hatırlayın. FETÖ’nün 17-25 Aralık darbe teşebbüsünü hatırlayın, çukur aksiyonlarını hatırlayın, DEAŞ’ın bombalı aksiyonlarını hatırlayın. 15 Temmuz darbe teşebbüsünü hatırlayın.

“BU BİR TÜRKİYE MODELİDİR”

Bunların hiçbirinde de demokrasiyi lisanlarından düşürmeyenlerin omurgalı bir tutum sergilediklerini görmedik. Terör örgütü üyelerine kapılarını açarak gerçek yüzlerini ortaya koymuşlardır. Avrupa ve ABD demokraside ve iktisatta tümüyle yerle yeksan olsa bile biz milletimizi kalkındırmaya devam edeceğiz.

Kendimizle birlikte ister tarihi bağlara dayansın, ister yeni bağlantılar olsun dostlarımız için de birebir çabayı göstermekte kararlıyız. Bu Türkiye modelidir. Öbür bir yerde insani kıymetler üzerine bina edilmiş böylesine samimi bir demokrasi, adil bir kalkınma amacı, esaslı bir hak ve adalet ideali bulamazsınız.

Ülkemizde bir kesim kendileri bu türlü fiziki icrt ve zihni derinlik sahibi olmadıkları için kendi sığ sularına çekmeye çalışıyor. 19 yıldır bu tuzağa düşmedik. Bugün de yarın da birebirini yapacağız. Karşımızdaki zihniyetin çapsızlığını anlamak için son devirde terör örgütlerine, tacizlere, hava ve deniz haklarını korumak için verdiğimiz gayrete gösterdikleri reaksiyona bakmak gerek. Türkiye çok çabayı niçin veriyor diyorlar. Onların da haklı olabileceğini varsayarak soruları karşıtından sorarak ne olacağı üzerine mantık yürütelim.

TÜRKİYE ÇEKİLİRSE İŞLER YOLUNA MI GİRER?

Karşımızdaki zihniyetin çapsızlığını anlamak için terör örgütlerine, sonlarımıza yönelik tacizlere, hava ve deniz çizgilerine muhafazaya yönelik verilen reaksiyona bakmak kafidir. Ne diyorlar? Türkiye niçin Suriye’de, Libya’da, Doğuz Akdeniz’de, Afrika’da, Balkanlar’da, Kafkasya’da ve Orta Asya’da diyorlar? Bu denli çabayı niçin veriyor diyorlar?

Onların da haklı olabileceğini var sayarak soruları zıddından soralım. Türkiye bu çabaları vermezse ne olacağına dair daima birlikte mantık yürütelim.

Türkiye büsbütün çekilirse Suriye bir anda barışa, huzura ve özgürlüğe mi kavuşur? Türkiye orada kurulan tezgahı görmezse sonraki gün Kuzey Irak tüm teröristlerden mi temizlenir? Türkiye yaşananlara sırtını dönerse Libya’da darbeciler köşelerine çekilip ülke idaresini legal yönetime mi bırakır? Türkiye her şeyden vazgeçerse Fransa, başındaki kifayetsiz muhterisin yol açtığı savrulmalardan kurtulup sağduyulu bir siyasete mi yönelir?

“GÖRMEDİM, DUYMADIM, TANIMIYORUM”

Mesela AB, Türkiye tüm haklarından feragat ederse uzunca bir vakittir ülkemize uyguladığı ikili standard terk edip bize verdiği kelamları tutmaya mı başlayacak?

Bölgede hesabı olan ülkeler her şeyi kenara bırakıp çekip gidecekler mi? Bu soruların hepsine gerçekçi ve samimi bir ‘evet’ cevabı verilirse izlediğimiz politikayı gözden geçirmek de üzerimize vacip haline gelir. Türkiye Cumhuriyeti devleti hudutları içerisinde aklı başında olup da evet yanıtını verebilecek birini görmedim, duymadım, tanımıyorum.”

Karar