DEVA Partisi son vakitlerde artan sel ve su baskınlarına ait bir basın açıklaması yayımladı. Bu çeşit vukuatların 'kader' olmadığının altı çizilen açıklamada “Bu koordinasyonsuzluk yönetim hukuku mealinde bir “hizmet kusuru” olarak değerlendirilmekte ve bunun sonucunda devletin mali sorumluluğu doğmaktadır” denildi.

Devlet umumunda son aylarda meydana gelen ani ve kuvvetli sağanak yağışlar, pek çok kentimizde sel ve su taşkınlarına neden olmuştur. Meydana gelen sel ve taşkınların, can kayıplarına da sebep olması bu afetlerin vahametini ortaya koymuştur. 

Sel taşkınları ve buna bağlı ortaya çıkan maddi zararlar ve can kayıpları kader değildir.   

“KOORDİNASYONSUZLUĞUN TESIRINI GÖSTERİYOR”

En Son Artvin Yusufeli’nde 3 vatandaşımızın can kaybı ile sonuçlanan sel ve taşkınlar Devlet yönetimindeki koordinasyonsuzluğun, sel/su idaresinde de tesirini gösterdiği görülmektedir.

Bahsi geçen bu koordinasyonsuzluk yönetim hukuku manasında bir “hizmet kusuru” olarak değerlendirilmekte ve bunun sonucunda devletin mali sorumluluğu doğmaktadır. Geçmişte yaşanan benzeri felaketlerde duruşmalar yönetimleri tazminata mahkûm etmiştir. “Son 50 yılda vilayetlere düşen en büyük yağış miktarı” üzere münasebetlerle meydana gelen sel ve su taşkını felaketlerini mücbir sebep kapsamına alma savunması kabul görmemiş ve devlet kurumları sorumluluktan kurtulamamıştır.  

“YEREL IDARELERIN KENDİ İMKANLARI İLE YÖNETEMEYECEĞİ AÇIKTIR”

Devletimizde yenilenmesi gereken pis su bertaraf hatlarının uzunluğu onbinlerce km olup mali karşılığı yaklaşık ise milyarlarca TL’dir. Yeni yapılaşması beklenen sahaların altyapı gereksinimleri eklendiğinde mahallî idarelerin kendi imkanları ile bu ortamı yönetemeyeceği açıktır.  

Gerçek ve mekanında alt yapı harcamaları ile can ve mal kaybının da önüne geçilebilecektir. Bu mealde yapılacak düzenlemeler birebir vakitte tabiatla koordinasyonlu bir hayat demektir. 

Sel ve taşkın afetlerini önlemek için:

• Afet idare planları raflardan inmeli ve pratikte hayat bulmalıdır. Müdahale planlarından ziyade gerçekçi zarar/risk azaltma planlamasına değer verilmelidir.
• DSİ Su Havza Planları bir an evvel tamamlanmalı, tamamlandığı düşünülüyor ise memleketteki tüm imar planları bu plana nazaran revize edilmelidir.
• Afet planlamaları anlık kararlara maruz bırakılmamalıdır, afet riskini gözetecek imar planları hayata geçirilmelidir. Planların yapılara uydurulması usulünden acilen vazgeçilmeli ve yapıların planlara uyması sağlanmalıdır.
• Kaçak ve plansız yapılaşmaların önemli bir biçimde önüne geçilmeli, “imar barışı” ismi altında yapılan popülist yaklaşımlardan uzak durulmalıdır.  
• Kentsel dönüşüm pratiklerine, altyapı değişimleriyle birlikte sürat verilmelidir. Altyapı gereksinimlerinin tüm yükü mahallî idarelere bırakılmamalıdır.
• Yağmursuyu altyapıları tetkik edilerek, kanalizasyon altyapıları ile karıştığı kısımlar düzenlenmeli ve birbirinden ayrıştırılmalıdır. 
• Şehircilik ve plan kusurları hasebiyle sel sularının deşarjının mümkün olmadığı mahallelerde suların toplandığı çukur kısımlara sel havuzları oluşturup terfi (pompa) gücüyle yağmur sularının uzaklaştırılması sağlanmalıdır.
• Yağmur suyunun geri tasarrufuna imkân tanıyan ve yurt dışında tatbik bulan girişimlerin memleketimiz kaidelerinde uyarlanması ve uygulanması teşvik edilmelidir.
• Kent içlerinde altyapı hatlarının tıkanmasının en değerli sebeplerinden biri olan karayollarına taşınan toprak, çamur ve gayrı atıkların aktarımı kesin olarak engellenmelidir. 
• Yağmur suyu hatlarının toplanarak arıtılarak, varsa doğal su kaynaklarına şayet doğal kaynaklar yok ise; bu emel için yapılacak sulama barajlarına deşarjları sağlanmalıdır. 

Karar