Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Hukuk ve Adalet Siyasetleri Başkanı İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Baro Başkanlarının Avukatlık Kanunu’nda; vilayetlerde çoklu baro kurulması, baro mensubiyetinin kaldırılması ve Avukatlık Kanunun 76. ve 95. unsurlarının yürürlükten kaldırılması hususlarında yapılması öngörülen değişiklik hazırlığına karşı olduklarını duyurmak hedefiyle, başlattığı Savunma Yürüyüşü'ne ait yazılı açıklama yaptı.
Çoklu baro sisteminin birçok olumsuzluğu bünyesinde barındıran bir sistem olduğu tabir eden Yeneroğlu, avukatlara uygulanan polis şiddetine de reaksiyon göstererek Savunma Yürüyüşü'nü desteklediklerini söz etti.
Yeneroğlu'nun açıklaması şöyle:
“Her ne kadar içeriği şimdi belli olmasa da gündemdeki mevzular dikkate alındığında, kanun hazırlığının toplumsal bir muhtaçlığı karşılamaktan uzak, bilakis baroların varlığından rahatsız olan bir anlayışla hazırlandığı açıktır.
Kurulmak istenen çoklu baro sistemi, yerkürenin hiçbir demokratik memleketinde eşi gibisi olmayan, birçok olumsuzluğu bünyesinde barındıran bir sistemdir. Öncelikle vilayetlerde çoklu baro kurulması, baroların taraf tutmasının ve siyasallaşmasının önünü açacaktır. Ne yazık ki bu türlü bir durum, baroların insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü savunmalarını engelleyecektir.
2. olarak, avukatlığın kamu hizmetinin bütünsellik unsuru gereği layıkıyla uygulanması engellenecektir. Bu durum ise; avukatların hizmetlerini yapamaz hale gelmesi, savunma haklarının engellenmesi, yargının bağımsızlığının zayıflatılması ve avukatlık mesleğinin kamu hizmeti niteliğinden uzaklaşması üzere sonuçlar doğuracaktır.
Son olarak ise sistem, hâkim ve savcıların avukatların barolarına nazaran karar verebilmesinin, vatandaşların ise barosuna nazaran avukatı tercih etmesinin önünü açacaktır. Böylesi bir sonuç açıkça anayasada düzenlenen eşitlik unsuruna, hak arama özgürlüğüne ve yargı bağımsızlığına ters olacaktır.
Kuşkusuz barolar ve tüm avukatları ilgilendiren kıymetli bir düzenleme hazırlığının tüm baroların ve sivil topluluğun temsilcilerinin iştiraki ile yapılan görüşmeler sonucu şeffaf ve tarafsız bir halde varılan mutabakatla yapılması gerekir.
Başkaca salgın hastalık nedeniyle aylarca büroları açık olmayan, devlet tarafından destek alamayan ve maddi manada önemli zahmetler yaşayan avukatları böylesi bir dayatma kanun teklif hazırlığı ile uğraştırmak da vicdanen rahatsız edicidir.
Gayrı taraftan, ne yazık ki, Baro Yöneticileri Ankara’ya girişlerinde engellenerek orantısız polis müdahalesine maruz kalmışlardır. Içtima ve şov yürüyüşü düzenleme hakkının anayasal bir hak olduğu unutulmamalıdır. Yargının asli ögesi olan avukatların yalnızca anayasal bir haklarını kullanmak istedikleri için polis müdahalesi ve şiddetine maruz kaldığı bir ortamdan önemli tasa duyuyoruz.
Türkiye’nin hukuk devleti ve insan haklarına müdahaleler bakımından geçirmekte olduğu önemli bunalım; lakin daima birlikte yapılan savaş ve dayanışma ile çözülecektir. Bu inançla, avukatların ve Baroların pres altında olmadan; mesleklerini özgürce icra etmesi, bağımsız ve tarafsız yargı ve savunma hakkı için yapılan Savunma Yürüyüşü’nde Baroların ve avukatların yanlarında olduğumuzu ve avukatlara yönelik polis şiddetini kınadığımızı belirtmek isteriz.”
Karar
