Gelecek Partisi önderi Davutoğlu'nun konuşması şu halde:

Gelecek Partisi, Milletimizin alnının teriyle biriken ulusal gelirimizin adil bir biçimde paylaşılması için ter döken hareketin ismidir. Milletimizin “HUZUR, ADALET, İNSAN ONURUNA YAKIŞIR BİR REFAH İSTİYORUM” isteklerine sözcü olmak için kurulmuştur.

Ülkemizde huzur kaybolmuş; yalnızca memnun bir azınlık keyfini sürmektedir. Ülkemizde hukuk devleti yok edilmiş; yalnızca bir zümre için adalet işlemektedir. Gelecek Partisi’ni bizlere kurduran sebepler de bunlardır.

İşte bugün itiraz etmenin, yanlışlara yanlış, haksızlıklara haksızlık, baskılara baskı demenin ehemmiyeti çok daha iyi anlaşılıyor. Bu iktidar ülkeyi 28 Şubatçı ortaklarıyla birlikte bir garnizona, milletimizi de sessiz yığınlara çevirmek istiyor.

Bu aziz kent İstanbul, bu iktidarın cürümlerinin, yanlışlarının, göz nazaran göre, tekrar tekrar işlediği hataların en yakın şahididir. Bunlar aziz kentimize ihanet ettiler. Bu ihanetlerin en acılarından bir tanesi Kanal İstanbul projesidir.

Türkiye’de aklı başında herkes Kanal İstanbul projesinin İstanbul’a ve Türkiye’ye karşı adeta bir cürüm, bir cürüm olduğunu biliyor. Göz bebeğimiz İstanbul’un bu proje ile artık binlerce yıl medeniyetlere beşiklik yapmış İstanbul olarak kalamayacağı açıktır.

Kanal İstanbul hayata geçtiğinde İstanbul, İstanbul olmaktan çıkacaktır. Bu iktidar İstanbul’a bakınca bir arsa simsarı üzere kendisinden geçmektedir. Zira bunlar kent nedir bilmez, tarih nedir bilmez, medeniyet nedir bilmez. Bu vandallığa müsaade etmeyeceğiz.

Ülkenin iktisat bakanının etrafı Kanal İstanbul’da arsa kapatıyor. Diğer bir ülkede olsa bu bakan bir dakika o koltukta oturamaz, bu iktidar da bir dakika daha ülkeyi yönetemezdi. Biz aile uzunluğu arazi kapatan arsa simsarlarına İstanbul’umuzu teslim etmeyeceğiz.

Başbakanlığımın son periyotlarında çıkartmaya çalıştığım imar ve İstanbul’a özel kent yasası ile bu ihanete ve talana son vermeye çalışmıştım. Her bir yere baktığında yalnızca yeşil Dolarlar gören muhterisler, bize karşı harekete geçtiler.

Huzursuzluk had safhada, milyonlarca insan işsiz, hukuksuzluk almış başını gitmiş Sn. Cumhurbaşkanının tek karşılığı var: Dış mihraklar saldırıyor. Bu iktidar kendini bilgisiz, komplocu, demokrasi düşmanı ve liyakatsiz bir akla teslim etmiştir.

Hangi başşehir ismine burada nöbet tuttuğu aşikâr olmayan bir küme 28 Şubat artığı, eski Türkiye artığı bu iktidarın kılavuzu haline gelmiştir. Ülkemizde yaşanan her hadisesi dış mihrak oyunu olarak gören bir akılsızlıkla karşı karşıyayız.

ABD eski Lider yardımcısı Biden’ın 8 ay evvel söylediği, ne hikmetse dün birden keşfedilen kelamlarını duydunuz değil mi? Tekraren Türkiye’ye geldi gitti, tahlil seviyesine bakar mısınız! Biden’ın aptalca yorumlarını Türkiye'de bir Allah’ın kulu ciddiye almaz.

Joe Biden sorununun bir de diğer bir boyutu var: İktidar bu tipten açıklamaları çok seviyor. Nihayet bir dış mihrak tehdit savurdu diye neredeyse bayram ediyorlar. Trump ülkemize küfür ederken neredeydiniz?

Sayın Cumhurbaşkanının nezdinde bütün milletimize “ahmak” dedi Trump, sesiniz çıkmadı. Biden’a ne yapacaksınız açıkça söyleyin! Bu açıklamayı tam sekiz ay evvel yapmış; bugüne kadar neredeydiniz, niçin görmediniz, nasıl görmezden geldiniz?

Çin Türk kardeşlerimize zulmediyor sesiniz çıkmıyor. Rusya askerlerimizi şehit ediyor, koşarak ayağına gidiyorsunuz. Trump’ın hakaret mektubunu kabul ediyorsunuz. Trump’a sessiz kalanların Biden’ın densizliğini kullanmaya çalışmaları açık bir istismardır.

“Bakın bizimle uğraşıyorlar” hissini güçlendirmenin dışında ne yapmayı düşünüyorsunuz? Yeniden toplumsal medya kampanyası yapıp, durumu kurtaracak mısınız? Siz bırakın burada millete propaganda yapmayı da Biden münasebetsizine bir karşılık verin.

Trump’ın küstahlığı karşısında sessiz kalan Sayın Cumhurbaşkanı Biden’ın densizliğine karşı en sert tepkiyi vermelidir. Bu onun şahsi bir problemi değil, Cumhurbaşkanı olarak Türkiye’nin ve Türk demokrasisinin onurunu müdafaa vazifesidir.

“Bu millet niçin TL’ye güvenmiyor ne yaptık da milleti kendi parasına artık güvenemez hale getirdik” diye kendinize bir sefer sorsanıza! Iktisattaki krizle yüzleşmek yerine daima “küresel piyasalardan gelen döviz ataklarından, kelamda dış mihraklardan” bahsediyorlar.

Allah aşkına siz “uçan” bir iktisat görüyor musunuz?

Ekonomimiz geçmişte de krizler yaşadı. İktidarlar krizi kabul ettiler. Kimisi seçime gitti, kimisi istifa etti. Bugün ise ekonomimiz bir felakete sürükleniyor lakin iktidar iktisadın ne kadar güçlü olduğundan iyi yönetildiğinden şaha kalktığından bahsediyor.

Türk Lirasında yaşanan sert düşüş sonrasında iktidarın hali yeniden değişmedi. Akla ziyan açıklamalar, sorumsuz, ciddiyetsiz yorumlar… Bu durum artık siyasetin değil psikolojinin konusu haline gelmiştir. Bu anlattıkları masallara inanmadıklarını elbette biliyoruz.

Bakınız, çok açık bir biçimde söyleyeyim, bugün ekonomimizin yaşadığı kriz %100 bu iktidarın eseridir. Bir iktisatta yapılmaması gereken ne varsa sorumsuzca yapılmıştır. Bu kriz %100 yerli ve ulusal bir krizdir. Yüzde 100 Ankara’da icat edilmiş bir krizdir.

Bütün kaynaklarımız ipe sapa gelmez komplo teorileriyle, görülmemiş sistemik yolsuzluk tertibiyle, israfla, kuralsızlıkla, hukuksuzlukla ve adaletsizlikle har vurup harman savurulmuştur. Faturayı millet ödeyeceği için zerre umursamadılar. İşte deniz bitti.

2019 başından beri 100 milyar dolarımızı bir hiç uğruna cahilce sattılar. Mali disiplin, önemli bir bütçe artık bu iktidarın kitabında olmayan kavramlar. Hazine kendi vatandaşlarından lirayı bırakıp dolar ve altınla borçlanmaya başladı.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildiğinden beri: Döviz kurundaki artış %60’tır. Herkesi faizcilikle suçluyorlar ancak devletin faiz ödemeleri %85 artarak 120 milyar TL’ye çıktı. Kişi başına düşen ulusal gelirdeki kayıp %35’i aştı.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildiğinden beri: Kişi başına düşen ulusal gelirdeki kayıp %35’i aştı. İşgücüne katılma oranı %53,8’ten %47,2’ye geriledi. Uyduruk TUİK rakamlarınızla bile işsizlik oranı %13’e çıkmış. Her dört gencimizden biri işsiz kaldı.

Milletimiz gelişmiş ülkelerin 30, gelişmekte olan ülkelerin yani bize benzeyen ülkelerin ise 3 katı enflasyona maruz kaldı. İşte size uçan, şahlanan, güçlenen Türkiye iktisadı. Bu durumun hesabını nasıl vereceksiniz ve daha da kıymetlisi kim verecek?

Kamu bankalarındaki döviz açık konumu 11 milyar dolar, Kamu Özel İşbirliği Projelerindeki taahhütler 145 Milyar $. Dolar'daki 10 kuruşluk artış ülkeye 40 milyar TL yük getiriyor. Şu resme bakıp “dolar borcunuz mu var ki endişeleniyorsunuz” diye sorulabilir mi?

Bu başla, adalet bakanına yaşanan hukuksuzlukları sorsanız alacağınız karşılık “sizin devam eden duruşmanız mi var” olur. Ulusal Eğitim Bakanına eğitimde yaşanan sıkıntıları sorsanız alacağınız yanıt “sizin okulunuz mu var” olur. Bu nasıl bir ciddiyetsizliktir?

Şu içine düştüğümüz hale bakın: Iktisat bakanına doların ne olduğunu, yükselirse neye yol açacağını anlatmak zorunda kalıyoruz. Allah herkesin yardımcısı olsun.

Bakanın açıklamasında yeniden diğer bir skandal kısım var. “Dolarla kimin işi olur, Mercedes'e, BMW'ye binen adamın işi olur. Yurt dışına tatile gidenin işi olur” diyor. Zira bu ülkenin insanına iyi otomobilleri, yurt dışına gitmeyi layık görmüyor.

Şu akla bakar mısınız? Her sene on milyona yakın vatandaşımız yurt dışına gidiyor, siz bu ülkeyi neresi ile karıştırdınız? Burası Kuzey Kore değil Türkiye, Türkiye!

İçine kapanmış, dışarıda ne olup bittiğini bilmeyen, kalitesizliğe, yetersizliğe saplanıp kalmış, hamaset ile yönetebileceği, fakirlikte eşit bir toplum hasreti ile yanıp tutuşuyorlar. 70'lerin, 80'lerin hayalini kuruyor. Bunların başındaki model Çin modeli.

Gelecek Partisi ülkemizin, ekonomimizin bu sorumsuz iktidar tarafından uçuruma sürüklenmesine seyirci kalmayacak. Türkiye’nin en değerli ve en deneyimli iktisat takımıyla iktisadımızı bu liyakatsiz ve ciddiyetsiz idarenin saçmalıklarından kurtaracağız.

Karar