Gelecek Partisi Genel Lideri Ahmet Davutoğlu, Boğaziçi Üniversitesi protestolarıyla ilgili açıklama yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenen Davutoğlu gerginliğin artırılmamasını istedi.
Davutoğlu’nun açıklamaları şöyle:
“Boğaziçi Üniversitesi’nde son yaşananlar toplumsal psikolojimizin ne kadar kırılgan olduğunu maalesef bir kere daha ortaya koymaktadır. Bu tıp kırılganlıkların daha geniş kapsamlı gerginliklere dönüşmemesi için herkesin öfke yerine basireti, önyargılar yerine empatiyi benimsemesi gerekmektedir. Bu çerçevede yalnızca bir siyasetçi olarak değil, bir akademisyen, bir ilim adamı, bir Boğaziçi Üniversitesi mezunu olarak lakin en değerlisi de yaşananlardan derin ıstırap duyan bir vatandaş olarak kanaatlerimi ve iletilerimi ilgili bütün mercilere ve taraflara iletmek istiyorum.
Öncelikle sayın Cumhurbaşkanı, devlet idaresi bir güç ve yetki kullanma alanı olduğu kadar ve tahminen de daha çok vatandaşların isteklerini gözeterek toplumsal barışı muhafaza sanatıdır. Yetki kullanarak alınan kararları yasal meşruiyetten toplumsal meşruiyete dönüştürecek olan da bu istek münasebetidir. Fikir özgürlüğü ve akademik özerkliğe dayalı üniversite iklimi bu itinayla korunabilir. Rektör atamalarında siyasi otoritenin tek başına yetkili olması temelden yanlıştır, YÖK sistemi de temelden yanlıştır. Fakat bugünkü uygulamada dahi gösterilecek bir itina, toplumsal barışın ve bilimsel ortamın güçlendirilmesini sağlayabilir. Aksi takdirde fermanla üniversite kapatmak, bir memur üzere rektör atamak üniversitelerimizin ve rektörlerimizin bilimsel prestijine ziyan verir.
“TERÖRİST TABİRİNİN KİTLELER İÇİN KULLANILMASI GERÇEK TERÖRİSTLERE YARAR”
Öte yandan, basiretli devlet yöneticilerinin en değerli vasfı toplumsal barışı zedeleyecek bir kıvılcım ortaya çıktığında dahi onun evvel alanını daraltmak, sonra söndürmektir. O kıvılcımın büyümesini izlemek ve yaygınlaşan ateşin içine kendisinden farklı düşünen herkesi koyarak kutuplaşmaya yol açmak kısa vadeli otorite sağlasa da uzun vadede toplumsal inanç ve barış ortamını zedeler. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki Boğaziçi Üniversitesi’nde şova katılan yüzlerce gencin hepsinin terörist ve manevi bedeller düşmanı olması aklen de vicdanen de kabul edilemez. “Terörist” tabirinin böylesine fütursuzca geniş kitleler için kullanılması gerçek teröristlere fayda. Sık sık atıfta bulunduğunuz Seyahat olayları deneyiminin hepimize öğrettiği gerçek, yakın temas ve empatiyle çözülebilecek toplumsal taleplerin tırmandırılması en çok da bu meseleleri tansiyona dönüştürmek isteyen arka niyetli marjinal güçlere fayda.
Bugün sizden beklenen her bölümden insanların bulunduğu geniş insan ve akademisyen kitlesini topluca terörist ilan etmek değil, evvel onlarla konuşarak, onları dinleyerek ve empati yaparak bu sorunun tansiyon haline dönüşmesini engellemek ve daha sonra akademik özgürlüklere dayanan bir üniversite ikliminin oluşmasına öncülük etmektir. Sayın İçişleri Bakanı, bulunduğunuz makam kamu nizamını özgürlük/güvenlik istikrarı içinde muhafazayı gerektirir. Suçlamak ve cezalandırmak sizin değil, bağımsız yargının işidir. Kendinizi kimin hatalı kimin hatasız olduğu konusunda karar verme ve cezalandırma konusunda tek ve son yetkili üzere gösterecek açıklamalardan kaçının. Tıpkı toplum mayasının ögeleri olan öğrencilerimizle fedakarca çalışan emniyet ünitelerimizin karşı karşıya gelmesi daha evvelki devirlerde toplumsal huzur ortamına büyük ziyan vermiştir, buna asla müsaade vermeyin.
“ALACAĞINIZ VAZİFEDEN FERAGAT KARARI SİZE SAYGIYI ARTIRACAKTIR”
Sayın Rektör, en iyi siz bilirsiniz ki üniversiteler yerlerden ve bürokratik süreçlerden oluşan yapılar değildir, üniversiteler bir iklimdir. Gençlerimiz bu iklim içinde kendilerini geleceğe hazırlarlar. Bu iklimi üretken kılacak yer ise üniversite idaresi, akademisyenler ve öğrenciler ortasındaki ruhsal bağdır. Sizin şahsiyetinizden ve birikiminizden bağımsız olarak bugün bu ruhsal bağ kıymetli ölçüde zedelenmiş görünmektedir. Sizin bu gerçeği görerek alacağınız bir vazifeden feragat kararı katiyetle bir başarısızlık ya da hezimet olarak değil, kendinize olan hürmetin bir gereği olarak görülecek ve size olan saygıyı da arttıracaktır. Hayallerimizin esiri olmak, hayallerimizin gerçeklikle buluşmasını mahzurlar. Kıymetli öğrenciler, kıymetli gençler, sizin okuduğunuz sıralardan ve yerleşkelerden ben de geçtim. Hem de son yüz yıllık tarihimizin en tansiyonlu ortamının yaşandığı 70’li yılların sonlarında ve 80’li yılların başlarında, gençlik hareketlerinin içinde ve önünde.
O gün gençlik hareketlerinin içinde bulunan bizler savunduğumuz akıma nazaran bağımsız Türkiye, güçlü Türkiye, adil Türkiye ülkülerinin gerçekleşmesi için emeğimizi, terimizi, bazen de canımızı ortaya koymaktan çekinmedik. O yıllarda bu ülkenin ümidi olan kaç fidanlar toprağa düşerken geri kalanları bu ortamı mazeret ederek yapılan darbe sonrasında baskı ve azap gördüler. Misal hisleri gençliğinde yaşamış biri olarak heyecanınızı anlıyor ve demokratik reaksiyon hakkınızı sonuna kadar savunuyorum. Lakin ne olursa olsun bu heyecanınızı şiddet ve toplumsal gerginliğe dönüştürerek istismar edebileceklere müsaade vermeyin. Kendi aranızda kutuplaşmayın ve haklılığınızın toplumsal meşruiyetini sarsacak formda toplumun ortak manevi kıymetlerine saygısızlık yapanları aranızda barındırmayın.
“GÜN ÖFKE DEĞİL BASİRET GÜNÜDÜR”
Kuşakların birikimi üzerinde kurulan bu okullar, bu yerleşkeler, bu imkanlar, bu dershaneler, bütün bu imkanlar herkesten çok sizindir. Daha da kıymetlisi bu ülkenin geleceği sizindir. Bu geleceği karartmak isteyen her teşebbüse karşı üslubunuz barışçıl, sistemleriniz demokratik, reaksiyonlarınız yasal olmalıdır. Bu sürecin toplumsal barışı, huzuru ve inancı bozmayacak halde seyretmesi konusunda hepimize vazifeler düşmektedir. Gün öfke değil basiret, gerginlik değil diyalog, şiddet değil karşılıklı sevgi ve hürmet günüdür.”
Karar
