Gelecek Partisi Umumî Yöneticisi Ahmet Davutoğlu, haftalık kıymetlendirme içtimasında gündeme ait açıklamalarda bulundu. 

Dindar nesil tartışmaları için sert laflar sarf eden Davutoğlu 'Bugün gençlerin, deizme ve ateizme yönelmelerinin en kıymetli sebebi her gün hamasi ve sloganik seviyede dindarlık yapanların sergiledikleri örnekliklerdir' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, YouTube programında yaşanan 'dislike sansürü' için de Davutoğlu 'Gençlerimiz bu iktidara bakınca ahlaktan emeğe, liyakatten dürüstlüğe, adaletten özgürlüğe hiçbir başlıkta örnek alacak bir tek nokta göremiyorlar. Gördükleri tek nokta gençlerin fikirlerini, tefsirlerini, tabirlerini, kimliklerini toplumsal medyada kendileri aleyhine icmalleri bir tıkla kapattıkları üzere yok sayabileceğini zanneden bir iktidar.  Gençler! Daha geçen haftalarda yeşil topla ahlak arayan bu iktidarı fazlaca ciddiye almayın' tahlilinde bulundu. 

Davutoğlu'nun açıklamaları şöyle: 

“Böylesi bir Türkiye’yi gençlere sunmak için de öncelikle iktidarda olanların örnek olması gerekmektedir. Bugün gençler iktidara baktıklarında nasıl bir örneklik görmekteler? Tabir hürriyetinin tam mealiyle olduğu bir Türkiye mi görmekteler? Adaletin büyük ölçüde tesis edildiği, hukuk devletinin meselesiz bir biçimde işlediği bir devlet mi görmekteler? Ayırımcılığın, adam kayırmacılığın, nepotizmin olmadığı bir iktidar mı görmekteler?

Liyakatli olanın önünün açıldığı, fırsat eşitliğinin sağlandığı, torpil ve iltimasın olmadığı bir Türkiye mi görmekteler? Bütün vatandaşların eşit bir biçimde muamele gördüğü bir devlet mi görmekteler? Mekteplerini bitirirken sıkıntısız bir biçimde iş bulabilecekleri bir Türkiye mi görmekteler? Mtteessüf gençlerimiz bütün bu temel başlıklarda bambaşka bir devlet görmektedirler. Onun için de 'dislike' demektedirler!

“GENÇLER ADAM KAYIRMACILIĞI 'DİSLİKE' EDİYORLAR!”

'Dislike' ne evet? Hani artık hepimiz toplumsal medya ile haşır neşiriz lakin en yalın haliyle 'beğenmiyorum' demek.

Pekala, Gençlerimizin beğenmediği nedir? Gençlerimiz seslerinin boğulmaya çalışılmasını, fikirlerinin bastırılmaya çalışılmasını, farklılıkların ezilmeye çalışılmasını, çalışmak istediklerinde bir iş bulamamalarını, bir iş bulduklarında torpil ve adam kayırmacılığın önlerini kesmesini 'dislike' ediyorlar. Gençlerimiz haysiyetlerinin, kimliklerinin ve emeklerinin çiğnenmesine itiraz ediyorlar.

Gençlerimiz bu iktidara bakınca ahlaktan emeğe, liyakatten dürüstlüğe, adaletten özgürlüğe hiçbir başlıkta örnek alacak bir tek nokta göremiyorlar. Gördükleri tek nokta gençlerin fikirlerini, tahlillerini, tabirlerini, kimliklerini toplumsal medyada kendileri aleyhine tefsirleri bir tıkla kapattıkları üzere yok sayabileceğini zanneden bir iktidar. Gençler! Devletimize, milletimize, kıymetlerimize, toprağımıza her tarafından dikiş atmış, trajikomik, kalitesiz, berbat ve tek tip bir elbise biçen bu iktidarı ciddiye almayın… Gençler! Daha geçen haftalarda yeşil topla ahlak arayan bu iktidarı fazlaca ciddiye almayın.

“GENÇLERİMİZ İŞ ARAMAKTAN VAZGEÇİYORLAR”

Bu iktidar genç işsizliğin rekorlar kırmasına yol açmaktadır. 1990’lardan beri en yüksek genç işsizliğini son dört yıldır bu iktidar eliyle görüyoruz. Bu iktidar yüzünden liyakatin mahallini adam kayırmacılığına, alın terinin bölgesini akraba kayırmacılığına bıraktığından beri gençlerimiz iş bulamamaktadır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiğinden beri her dört gencimizden birisi işsiz durumda. Daha da berbatı süratle iş bulmaktan, hayata atılmaktan, ekmeğini kazanmaktan ümidini kesen kız-erkek mesken gençlerimizin sayısı artıyor. En verimli çağlarında hayatın içerisinde olması gereken gençler konutlarında oturuyorlar. Gençlerimiz iş aramaz duruma geliyorlar.

“İŞSİZLİK TOPLUMSAL BARIŞI DA TEHDİT EDİYOR”

Genç işsizliğimiz ise yüzde 25’e yakındır. 15-29 yaş arası ne eğitimde ne istihdamda olan “ev genci” sayımız 5,7 milyon kimseye ulaşmıştır. Hükümetten ve devletten umudunu kesen bu gençlerimizin iş aramaktan vazgeçmesi nedeniyle işsizlik orantısı 1 yıldır artmıyor görünmektedir. Bunu bir muvaffakiyet hikayesi olarak görenlerin 1 milyona yakın işsiz üniversite mezunumuzu da göz gerisi ettiği ortadadır.

Rakamların ortaya koyduğu gerçek şudur. Artık devletimizdeki işsizlik 'sosyal barışı ve istikrarı tehdit eder' seviyelere varmıştır. Hatırlanacağı üzere kısa müddet evvel kamuoyu ile paylaştığımız 'Ekonomide Gelecek Modeli' çalışmamızda istihdama ait meseleleri ve tekliflerimizi sıraladık.

“BEŞİNCİ SINIF BİR OTORİTER REJİMDEYMİŞİZ ÜZERE…”

Bir başka husus biliyorsunuz birkaç haftadır iktidarın barolarda seçimlerle ilgili yeni bir düzenleme yapma teşebbüsünü görüyorsunuz. Öncelikle tekrar her vakit yaptıkları üzere “biz yaptık oldu” kafasıyla tartışmayı başlattılar. Bu bağlamda baro yöneticilerini bulundukları konumda ziyaret ederek dayanışma göstermek isteyen umumî yönetici yardımcılarımız da engellendi. En temel anayasal hak olan seyahat özgürlüğü, içtima yapma özgürlüğü beşinci sınıf bir otoriter rejimdeymişiz üzere ihlal edildi. Avukatları otobanlarda kovalanan, kent girişlerinde itilip kalkılan bir devletin demokrasi olduğunu kim söyleyebilir? Avukatlar bile, baro liderleri bile tabir hürriyetini kullanamazsa sıradan vatandaş, gençler, bayanlar, emekçiler…

“FETÖ'NÜN YAPMAK İSTEDİĞİNİ BUGÜN İKTİDAR ZİHNİYETİ İSTİYOR”

Bu beşerler nasıl konuşsunlar? İktidar hakaret etmeden, tehdit etmeden, aşağılamadan, düşmanlaştırmadan cümle kuramıyor… İktidar söylemek istediği ne varsa sonuna kadar söyleyebilme hakkına sahip… Tüm televizyonlar emirlerinde… Ancak tıpkı hak avukatlar için muteber değil. Bakınız, barolarla yahut diğer bir yerle ilgili yapılacak her türlü düzenleme öncelikle iştirakçi olmalı. İlgili bütün paydaşların fikirlerinden faydalanılması gerekiyor. Ben yaptım oldu zihniyetinin bugün değiştirmek istediği barolardan bir farkı yok. Dün FETÖ’nün AK Parti’ye yaptığını bugün hükümet diğerlerine yapmak istiyor. Dün HSYK’yı inhisarına almak isteyen FETÖ’nün yapmak istediğini bugün iktidar zihniyeti istiyor.

“MADALYONUN BAŞKA TARAFI ÇOK MU PARLAK?”

En fazla demokrasiden, çoğulculuktan ve farklı fikirlerin hakkıyla temsilinden yana olması gereken baro ise en fazla şikayetçi olduğu çoğunlukçuluktan yana… Yani bir oy fazla alan herşeyi alsın, farklı kimseye hayat, kelam hakkı tanımasın. En fazla FETÖ’den, bölücülükten, farklı gruplaşmalardan ve çok başlılıktan şikayet eden hükümet ise çoklu barodan yana… İktidar bu yaptığı ile hukuk sisteminin en temel ayaklarından savunmanın mezheplere, etnik kimliklere nazaran bölünmesi ihtimalinin farkında bile değil. Ya da daha berbatı çok iyi farkında ve şahsen bu bölünmeyi istiyor. Siz Alevi baro, Sünni baro, ulusalcı baro, Kürtçü baro, sağcı baro, solcu baro, AK Partili baro CHPli baro mu kurmak istiyorsunuz?

“ATEİZME YÖNELMELERİN SEBEBİ HAMASİ DİNDARLIK YAPANLAR”

Bu kıskaç topluluğu boğmadan ses vermek gerekmektedir. Bu tablo açık bir halde ortada iken “nasıl olsa bize dokunmazlar” diyerek haksızlıklar ve basınçlar önünde susan sivil topluluk kuruluşları bilsinler ki sıra onlara geldiğinde seslerini haykırabilecekleri bir duvar dahi bulamayacaklardır.

Kaybettiklerimizi görmeden kazanımlarımızı himaye telaşı ile hala Cumhurbaşkanını ve AK Parti’yi bir sığınak üzere görenler bilsinler ki sıkıntı artık bir kişi ya da parti sıkıntısı değil zihniyet problemidir. Cumhurbaşkanı ve AK Parti idaresi kendilerini müdafya çalışmaktan kıymetlerimizi muhafazaya mecal bırakmamaktadırlar. Koltuklarını korumak ismine araçsallaştırmadıkları, yıpratmadıkları, topluluk nezdinde itibarsızlaştırmadıkları kıymetimiz kalmadı.

Kıymetlerimizi himayeyi bırakın kıymetlerimiz üzerinde gölge etmesinler yeter! Bugün gençlerin deizme ve ateizme yönelmelerinin en değerli sebebi her gün hamasi ve sloganik seviyede dindarlık yapanların sergiledikleri örnekliklerdir.”

Karar