MELEK GEDİK | KARAR
BU TABLONUN TEK İLACI ERKEN SEÇİM
Gelecek Partisi Genel Lideri Davutoğlu, KARAR TV’ye konuştu. Dış siyasetten iktisada, erken seçim tartışmalarından Bahçeli’nin HDP çıkışına birçok hususta değerlendirmelerde bulundu.
* Çin aşısına inançla bakamıyorum.
* Ülkeyi yönetsem demokratik süreçlerin işlediği ülkelerdeki çalışmalara öncelik verirdim.
* Türkiye’de can yakıcı bir tablo var, katiyetle erken seçim olacak. 2021’in ikinci yarısında erken seçim olacağını öngörüyorum.
* Washington’da, Moskova’da, Pekin’de oturanlar Erdoğan’ı çözdüler. Hangi kurallarda ne taviz vereceğini biliyorlar.
üretmişse ona karşı tenkit getirme talihinin olmadığı yerlerde, o aşının test edilmesi de zorlaşır. Bu açıdan Çin aşısına çok itimatla bakamıyorum. Çin bilimsel çalışmaları monopolünde yürüten bir ülke.
Ülkeyi yönetiyor olsaydım alternatif aşıların tümüyle ilgili bilimsel çalışmaların hepsini toplar kıymetlendirme yapardım lakin aşı üzere toplumsal sıhhati direkt ilgilendiren bir konuda demokratik süreçlerin işlediği ülkelerdeki çalışmalara öncelik verirdim. Demokratik ve şeffaf kontrol süreçlerinden geçmemiş bütün sonuçlara biraz daha teenni ile yaklaşırdım.”
ÇİN’E ÖZEL KAYIRMACILIK VAR
“Son devirde Çin’e dönük özel bir kayırmacı ve hiçbir sorgulama olmayan bir yaklaşım var. Hasebiyle bu bir inanç ortamı oluşturmuyor. Son devirde iktidar sahipleri, bir karar alırken en kıymetli kriter şu: İçerideki gücümüzü nasıl konsolide ederiz. İkincisi, buradan bize bir kaynak akar mı? Bize derken ülkeye kaynak akması diğer, kendilerine yakın şirketlere bir kaynak akması farklı bir şey.
Çin ile ilgili beklenti Kanal İstanbul’un yapılması üzerine bir kaynak gelecek formunda hatta Kanal İstanbul yakınlarında belirli alanların Çin’e bırakılarak bunun yapılacağı üzere tezler işlendi ki; bu ulusal egemenliği de ekonomik rantabiliteyi de yok eder. Türkiye’den Çin’e tren yolu son derece hakikat bir projedir. Dışişleri Bakanı ve Başbakanken de destekledim artık de destekliyorum. Orta Asya’dan Batı Asya’ya gelecek her yok bizim için yararlıdır.
Türkiye buna takviye vermeli. Ancak buna takviye verirken ‘Batı Çin’ diye isimlendirdikleri Doğu Türkistan’ın sömürgeleştirilmesi üzerine yürüyen bir siyasete asla cevaz verilmemeli. İnsan hakları bağlamında da bütün dünya oradaki asimilasyona, soykırıma varan uygulamalara Türkiye’den ses çıkmaması evvel AK Parti’nin sonra Erdoğan’ın bütün mirasının iflasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti açısından da ileride, motamot Fransa’nın Cezayir’deki siyasetleri nedeniyle sessiz kalması sebebiyle Özal’ın özür dilemesi üzere gün gelip birileri Türkiye’nin Uygur sıkıntısında sessiz kalmasından ötürü özür dileyecektir. Bir taraftan Aras ırmağıyla ilgili şiir okuyacaksınız ki; Azerbaycan problemindeki siyaset doğrudur. Öbür taraftan Doğu Türkistan’dan Tibet’e, Himalaya’lara o dağları aşıp da Tayland’a, Malezya’ya inen Uygurların haklarını yok sayacaksınız.”
KATAR İLE BAĞLAR ŞEFFAF DEĞİL
“Katar bağlarının şeffaf olduğu kanaatinde değilim. Şeffaf olabilmesi için devlet kayıtlarında tescil edilmesi ve kamuoyunda paylaşılması lazım. Dış yatırımlarla ilgili emsal bir kasvet var. İçerideki yatırımlarla ilgili de. Şayet perde gerisinde şu yatırım yapılacak ancak ortağı da şu olacak o iştirak üzerinden de şu bağlar kurulacak üzere bir network oluşmaya başlamışsa kontrol dışında bir alan oluşuyor demektir.”
BAŞŞEHİRLER ERDOĞAN’I ÇÖZDÜ
“İktidar kim olursa olsun Türkiye’ye dönük bir yaptırım uygulanırsa biz o iktidarın yanında bu yaptırımların karşısında net tavır takınırız. Bu tartışılmaksızın benimsediğimiz bir prensiptir fakat bu yaptırımlara sebep olan dış siyaset anlayışını da ayrıyeten eleştiririz. Takip edilen dış siyaset rasyonel bir dış siyaset değil şahsî ilgilere dayanmış bir siyaset.
Trump üzere istikrarsız bir kişi size ‘aptal olma’ diye bir mektup yazabilmiş ve siz de buna reaksiyonsuz kalmışsanız bu sizin kırılganlığınızı gösterir. Maalesef Washington’da, Brüksel’de, Moskova’da, Pekin’de oturanlar Erdoğan’ı artık çözdüler.
Hangi kurallarda ne taviz vereceğini biliyorlar. O evvelce ‘one minute’ dediği vakit dünyanın dikkatini çeken Erdoğan yok. ‘Bu can bu tendeyken Rahip’i vermem’ dedikten birkaç ay sonra Rahip’i veren Erdoğan var.”
TEK TAHLİL ERKEN SEÇİM
(Erken seçim beklentiniz var mı?) “Teknik ve tüzel açıdan bakarsanız, az. Zira Cumhurbaşkanı’nın karar vermesi gereken bir prosedür var, bir manada. Fakat ruhsal olarak bakarsanız, Türkiye 2022’yi sıkıntı görür. Yani seçimsiz güç görür. Bu kadar yoksulluğun, hukuksuzluğun, ikili standartlığın olduğu ve iktidar kurumuna itimadın azaldığı bir devirde seçim bir ilaçtır.
Bir süre sonra Sayın Erdoğan da bu ilaca başvurmak zorunda kalabilir. Zira nitekim tablo, Beştepe’den görüldüğü üzere değil. Çok can yakıcı bir tablo var, bu türlü can yakıcı bir tablo için tek tahlil; erken seçimdir. 2021’in içinde olmasını, Türkiye için gerekli ve yararlı olacağı kanaatindeyim.”
İKTİDAR BAHÇELİ’NİN ESİRİ
“İktidar Bahçeli’nin esiri haline geldi. Doğu Perinçek’in dünyasına hapsolan bir AK Parti var. Bahçeli son derece nazik fakat metinler çıkınca hayret ederdim. Türkiye bugün ikili üçlü şahsiyetlerin travması altında yaşıyor.
AK Parti’nin bunlara sessiz kalması daha ağır bir travma. Bu iktidarın en kıymetli zaafı samimiyeti. Hiçbir şeyde samimi değiller. Biden seçimi kazandı, güçlendirilmiş partalenter sistem teklifimizi kamuoyuyla paylaştık. Bu türlü bir iç ve dış baskı olmaza bunların aklından ıslahat geçmez. Islahat diyor ancak gerçek farklı.”
Gelecek Partisi Genel Lideri Ahmet Davutoğlu, KARAR TV yayınlanan Gündem Özel programında Taha Akyol ve Elif Çakır’ın sorularını yanıtladı. “Erdoğan’ın en zayıf olduğu vakitte yanındaydım, FETÖ ile uğraşta yanındaydım. En güçlü olduğu devirde de yanından ayrıldım” dedi.
PARTİ KAPATMAK SEÇMENİ CEZALANDIRMAKTIR
“Siyasi partilerin kapatılmasına temelden karşıyım. HDP ile siyasi manada muahedemiz mümkün değil, terörle ortasına aralık koymadıkça… Fakat ben bu çabayı Diyarbakır sokağında veririm, Batman sokağında veririm. Bu bir siyasi çabadır. Diyarbakır, Batman, Van, Silopi sokağına inmeyip Ankara’da HDP’yi kapatmak üzerinden kendi kitlelerini konsolide etmeye çalışanlar teröre en fazla primi vermiş olurlar.
Siyasi partilerin kapatılması yöneticilerin cezalandırılması değil yalnızca. Bir süre sonra ona oy veren kitlelerin cezalandırılması manasına gelir. Bir mühlet sonra o kitleler sisteme olan itimatlarını kaybederler. O kitleler ya terör örgütünün propagandasına açık hale gelirler ya da apolitik bir halde kenarda beklemeye başlarlar. Burada da iki yüzlülük şurada: Tıpkı Bahçeli ve milletvekilleri Meclis’e gidiyorlar. HDP ile yan yana oturuyorlar. Sonra gidip İç Anadolu’da ve Karadeniz’deki bu bahiste telaşlı seçmeni tahrik etmek üzere konuşuyorlar.
Cumhur İttifakı iki yerde oy kaybediyor; Doğu ve Güneydoğu’da oy kaybediyorlar. Artık orada Gelecek Partisi ve HDP var. Yıllardır devlet bekası diyerek İç Anadolu ve öbür havzalardaki oylardan kopuyorlar. Artık buna karşı tekrar bir hamaset uyandırmak tekrar bir düşman yaratmak… Şayet bu mevzuda samimilerse gitsinler alanda siyasi çaba yapsınlar. Onu da yapmayacaklar, bunu yapanların önünü kesecekler. Bu teröre verilen en büyük takviye haline geliyor vakitle.”
TÜRKİYE’DE SİSTEMİ YOK EDİYORLAR
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinden iktidarı sert sözlerle eleştiren ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi neden savunduklarını aktaran Davutoğlu, İrfan Fidan’ı işaret ederek şunları söyledi: “Yine bir tiyatro… İstanbul Cumhuriyet Başsavcısını alacaksınız, kısa bir müddetliğine Yargıtay üyesi yapacaksınız. Sonra da Anayasa Mahkemesi’ne göndereceksiniz.
Bunlar kurgusal, tiyatro vari şeylerdir… Bu yaklaşım hakikat değil, bütün hukukî hiyerarşiyi yok ediyorsunuz. Bir üniversiteye rektör atamak istiyorsunuz, 3 yıllık profesörlük koşulu var. Sonra bu kaidesi ortadan kaldıran kararname yayınlıyorsunuz. Bunlar Türkiye’de sistemi yok ediyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de her gelen Cumhurbaşkanı sistemi baştan aşağı değiştirecek güce kavuşuyor. Bu olacak şey değil.”
4K’YI KEŞFEDİNCE HER ŞEY DEĞİŞTİ
Davutoğlu, KHK ile ilgili şunları söyledi: “Hukukun genel unsurları bunu çözer. İktidarın bozulmasını anlatırken, 4K’yı keşfettikten sonra sistem bozulmaya başladı demişti. Kayyum, kamu bankaları, Kanun Kararında Kararnameler… Bunlarla tanışıldıkça, gücün kontrolsüz biçimde kullanılmasının yolu açıldı. Böylelikle sistemi bypass eden uygulamalar başladı.
KHK’lılar, Kanun Kararında Kararnameler uygulamasının istismarından çıkan bir meseledir. Yasamayı bypass etmek için kararnameler uygulandı. 15 Temmuz’dan sonra darbeci zihniyetin tasfiye edilmesi gerekiyordu lakin bu sefer de mahkemeleri bypass edecek biçimde KHK’lılar sorunu ortaya çıktı. Bir kişiyi, idari olarak vazifeden alabilirsiniz sonra da mahkemeye sevk edersiniz. Lakin mahkeme kararı neyse ona uyarsınız. Ama KHK’lılar da… Beşerler mahkeme kararına uyulmaksızın, yalnızca akrabalarının içinde FETÖ ile iltisaklı bireyler olduğu için işlerini, bütün imkanlarını kaybetti.
Bu hukukun temel prensibi olan hataları kişiselliği prensibine de ‘İnsanlar, yalnızca mahkeme kararıyla cezalandırılır’ prensibine de muhalif. Artık halk bakıyor; akrabası yüzünden bir kişi meslekten ihraç ediliyor, lakin darbenin baş aktörlerinden birisinin kardeşi büyükelçi yapılıyor. Ya da FETÖ okullarını bitirmiş birisi Hazine ve Maliye Bakanı oluyor. Cumhurbaşkanı’na yakınlığı münasebetiyle.
FETÖ darbesi ile iltisaklı kim olursa olsun, en net cezayı vereceğiz. Odunsuz bir formda… Ancak o cezalandırılırken, bu cürümle iltisaklı olmayan, mahkemece delillendirilmemiş ve mağdur edilmiş herkesin de hakları iade edilecek.”
MÜLKİYET HUKUKU ÖNEMLİ TEHLİKE ALTINDA
“Türkiye’de mülkiyet hukuku önemli bir tehlike altında. Mukavele hukuku da o denli. Türkiye adeta çölleşti, sıkıntılarımız hem tüzel hem de ekonomik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, anti-demokratik bir yapı. Bu sistem asla revize edilemez, zira demokratik bir başkanlık sistemi değil. Her şey yürütmeye tabi. Hukuk üniversaldir fakat hukuku denetim etmeye çalışıyorlar. İnsan temelli olmayan bir hukuk yaklaşımı olamaz. Her şey hukuk ile ilgili… Ocu ya da bucu hakim-savcılar olmayacak.”
AĞBAL İLE ELVAN’I MI KORUYACAK
“Sayın Erdoğan, şu an kendi damadının ismini ağzına almıyor. Artık Naci Ağbal ile Lütfi Elvan’ı mı koruyacak… Bu beşerler susmamalı, Erdoğan bu insanlara da ‘faizci’ demişti. Şayet Merkez Bankası bilançosunu görüp de bir sonuca ulaşamıyorsanız, bu vahim bir tablodur. Bilançoyu anlamak için yardım alınıyorsa, başbakanlık da yapılmaz kusura bakmayın.”
ÇETELER TARAFINDAN ALMAN CASUSU DURUMUNA DÜŞÜRÜLDÜK
(Vize muafiyeti) “Biz Sayın Merkel ile hem mülteci meselesini çözmek hem de vize muafiyetini getirmek tarafında adım attığımız vakit Alman casusu durumuna düşürüldük kimi çeteler tarafından. Sayın Merkel 23 Nisan’da Türkiye’ye geldiği vakit bu bahiste mutabık kalmıştık ve Haziran ayında mutlaka çıkacaktı vize muafiyeti.
Bize karşı yürütülen birtakım operasyonların ardında da aslında bunun net olarak ortaya çıkması vardı. Halbuki Sayın Cumhurbaşkanı bunu sahiplenseydi bu onun başarısı olacaktı. Sayın Merkel ile Sayın Hollanda ile AB temsilcileriyle Haziran ayında bütün ülkelerin parlamentolarından geçmesi konusunda mutabakata varmıştık ancak birileri bunun Türkiye’ye değil de şahsen başbakan olarak bana dönük bir muvaffakiyet olarak görüleceği kaygısı…
Bir kısmın Türkiye’nin demokratikleşme eforlarına mahzur olması bir de FETÖ’cü ögelerin kendilerince hazırlık içinde olduğu 15 Temmuz kalkışmasına pürüz olarak gördükleri için engellendi.”
UYDURMA DİPLOMAYI 3-4 MAAŞI GÖRMÜYOR
Lise diplomasının mahkeme kararı ile uydurma olduğu katılaşan Hamza Yerlikaya’ya işaret eden Davutoğlu “Bir tarafta lise diploması bile olmayan ve sahtekarlık yapmış birini dünya güreş şampiyonu diye, üniversite diploması var sayarsan bakan yardımcısı yapıp, banka idare şurası üyesi yaparsanız birkaç yerden maaş almasını sağlarsan, Cumhurbaşkanlığı’nın en üst seviye bürokratlarından birini 3-4 farklı yerden maaşa bağlarsan ve sonra bunlar ‘Bağış yapıyorum’ diyorsa… Ve bunları görmüyorsan…” diye konuştu.
Karar
