Sedat Peker’in son görüntüsünde konu nihayet o isme ulaştı: Sezgin Baran Korkmaz’a.

Hayatımıza 2016 yılında giren bu genç iş insanı, plajlara yatla yanaşıp lahmacun ayran ikram etmiş, pazarları topluca satın alıp halka dağıtmış, hukuk öğrencilerine bilgisayar ikram etmiş, üst üste şirketler, oteller, gayrimülkler satın alarak siyasetçiler, gazeteciler güçlü bağlar kurmuştu.

O denli ki Karslı genç bir Kürt iş insanı olarak Vehbi Koç’un damadı İnan Kıraç’ın holdingine bile talip olmuştu.

Sezgin Baran Korkmaz için işler de tam bundan sonra bozulmaya başladı.

Aslında Peker hiç Dubai’ye gidip, görüntü çekmeseydi, Türkiye’de herkesin fotoğraf çektirip, Facetime’dan görüştüğü yerli ve ulusal Reis muamelesi görmeye devam etseydi de yalnızca şu kronoloji bile bu işte bir iş olduğunu söylüyordu.

29 Eylül 2020’de Reuters, İstanbul merkezli SBK Holding’in Silcolux Investment’i 82 milyon dolara satın aldığını yazdı. Silcolux, yatırımları ortasında Karsan Otomotiv’in de yer aldığı Kıraça Holding’in yüzde 45 payına sahipti. Reuters’in haberine nazaran 25 Eylül’de Lüksemburg’da yetkili kuruluşlara bildirilen bu satın alma ile SBK Holding, İnan Kıraç’ın sahibi olduğu Kıraça Holding’in ana hissedarı haline gelecekti.

Haberler çıkar çıkmaz SBK Holding yani Sezgin Baran Korkmaz’ın şirketinin web sitesindeki “şirketlerimiz” sekmesinin altına Kıraça Holding de eklendi.

Lakin Kıraça Holding’in yüzde 64’üne sahip olduğu ticari araç üreticisi Karsan birebir gün KAP’a bir açıklama göndererek “Kıraça Holding’in direkt ya da dolaylı hakimiyet yapısında rastgele bir değişiklik olmadığını” bildirdi.

(Barış Soydan, bütün bu tuhaflıkları vaktinde kaleme almıştı. https://t24.com.tr/yazarlar/baris-soydan/inan-kirac-in-holdingi-borajet-in-muflis-patronuna-mi-satildi,28198)

Birbiriyle çelişen bu haber ve açıklamalar bir güç uğraşının işaretiydi.

Fakat çabucak sonra gelen bir yargı kararıyla, bu güç çabası ortasında o günlerde bir alaka şimdi kurulmamıştı.

9 Ekim 2020 günü İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği, ortalarında Sezgin Baran Korkmaz’ın da bulunduğu 14 kişinin “kara para aklama” cürmünden yürütülen soruşturma kapsamında mal varlıklarına el konulmasına karar verdi.

Bu 14 kişi ortasında ABD’de kara para aklama cürmünden ceza almış ve tekrar ABD mahkemelerine nazaran Sezgin Baran Korkmaz’ın Türkiye’de kara paralarını akladığı tespit edilmiş Jacob Kingston, Isaiah Kingston, Rachel Kingston, Sally Kingston ve Lev Aslan Dermen (Levon Termendzhyan) da vardı. Yani soruşturma ABD’deki kara para aklama soruşturmasının devamı üzere görünüyordu.

Fakat bir tuhaflık vardı. Zira ABD’de Kingston kardeşlerle ilgili dava iki yıl evvel 2018’de aslında görülmüş ve hatalı oldukları anlaşılmıştı. Hatta kardeşler özel bir uçakla Türkiye’ye kaçmaya çalışırken yakalanmışlardı.

Kendileri gelememişti lakin paralarının bir kısmını (120 milyon dolar) Sezgin Baran Korkmaz aracılığıyla Türkiye’ye aktardıkları tekrar ABD’deki mahkeme kayıtlarına girdi. Korkmaz ABD’deki mahkemede saatlerce söz verdi.

Fakat iki yıl boyunca Türkiye’de bu kimsenin umurunda olmadı rastgele bir adım da atılmadı.

Adım ne vakit atıldı?

Mahkeme mal varlığına el koyma kararını 9 Ekim’de verdi lakin bunu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine yapmıştı.

Başsavcılığın talebinin tarihi neydi: 30 Eylül 2020.

Yani Reuters’ta SBK Holding Kıraça Holding’in ana hissedarı oluyor haberinden bir gün sonra.

Artık yeniden hiç Sedat Peker izlememiş üzere devam edelim.

10 Ekim tarihinde Sezgin Baran Korkmaz hakkında yurt dışına çıkış yasağı da kondu.

13-16-23 Ekim tarihilerinde İstanbul sulh ceza mahkemeleri, Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığına el koyulmasıyla ilgili üç karar daha verdi.

Sezgin Baran Korkmaz için her şeyin sonu gelmiş üzere görünüyordu. Hakkında pek çok haberler çıktı.

Lakin bir ay sonra beklenmedik bir karar geldi.

6 Kasım 2020 günü İstanbul 3’üncü Sulh Ceza Mahkemesi, bir gün evvel İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başvurusu üzerine Sezgin Baran Korkmaz hakkında verilmiş bütün mal varlığına el koyma kararlarını kaldırdı.

Münasebet 5 Kasım 2020’de MASAK’tan gelen kıymetlendirme yazısıydı. MASAK, yaptığı inceleme sonucunda kara para aklama ile ilgili somut bulgular tespit edememişti.

17 Kasım 2020 günü İstanbul 7’inci Sulh Ceza Mahkemesi, Sezgin Baran Korkmaz hakkındaki yurt dışına çıkış yasağını kaldırdı.

Ve bir ay sonra…

29 Aralık 2020.

Tekrar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla Mali Polis SBK Holding ve bünyesindeki altı şirkete operasyon düzenledi. Ortalarında İdare Heyeti Lideri Sezgin Baran Korkmaz’ın da bulunduğu 19 şirket yöneticisi hakkında gözaltı kararı verildi. Pekala operasyonun münasebeti neydi?

Bir ay evvel kara para aklama tespit edemeyen Mali Hataları Araştırma Heyeti (MASAK), SBK Holding ve bağlı 6 şirketin hesaplarında 134 milyon dolar kara para aklandığı bilgisine ulaşmıştı. Haberlerde itinayla mevzu ABD’de 2018’deki kara para aklama soruşturmasına bağlanıyor, operasyonun ABD kontaklı olduğu sav ediliyor.

Pekala hakkında gözaltı kararı verilen Sezgin Baran Korkmaz yakalanabildi mi?

Hayır, iki gün sonra 2 Ocak 2021’de gazetelere servis edilen bir havalimanında çıkış imajına nazaran Sezgin Baran Korkmaz, 5 Aralık 2020 günü eşiyle birlikte İstanbul Havalimanı’ndan tarifeli bir THY uçağına binip yurt dışına çıkmıştı.

(Bu kronolojideki gelişmeleri dokümanlarıyla birlikte Ahmet Şık T24’te kaleme almıştı. https://t24.com.tr/yazarlar/ahmet-sik/a-dan-z-ye-sezgin-baran-korkmaz-olayi,29414)

Pekala, ABD ile iş birliği içinde yapıldığı argüman edilen bu kara para operasyonunda Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığına bir defa daha el konuldu mu?

Bu hususta rastgele bir haber çıkmadı.

Fakat bunun tam zıddını söyleyen iki haber çıktı.

28 Ocak 2021 tarihinde SBK Holding, Lüksemburg merkezli Silcolux şirketi vasıtasıyla, Kıraça Holding’de yüzde 45 oranında payını, Kıraça Holding vasıtasıyla da Karsan’da yüzde 28,56 oranındaki hissesini, Avukat Mustafa Levent Göktaş’a devretti. Bu Şubat ayında KAP’a bildirildi.

(Levent Göktaş kim? İnan Kıraç’ın avukatı. Ergenekon soruşturmalarında da tutuklu yargılanmış, tahliye olduktan sonra ismi bir orta MİT müsteşarlığı için bile geçmiş önüne terörle çabada yapıp ettikleri yüzünden ”efsane” sıfatı eklenen emekli albay.)

Sezgin Baran Korkmaz yurt dışında satışlara devam etti. 11 Şubat’ta, Biofarma İlaç’ı İsviçre merkezli bir şirkete sattı. Haberlere nazaran satışta yurt dışı süreçler 10 Aralık 2020, yurt içi süreçler 11 Şubat 2021 tarihinde tamamlanmıştı.

(Sedat Peker’in görüntüsünde geçen, Sezgin Baran Korkmaz’ın Bodrum Torba’daki Paramount Hotel’i ise hakkında birinci mal varlığına önlem kararının konmasından sonra 20 Ekim 2020’de akaryakıt bölümündeki Şaban Kayıkçı’nın sahibi olduğu DUJA kümeye sattığı anlaşılıyor. En azından birinci haber bu tarihte çıkmış, otelin ismi 2021 yılında Duja Be Premium olarak değişmiş.)

Artık yalnızca kolay bir medya taramasıyla çıkan bu tuhaf kronolojiye Sedat Peker’in ifşaatlarını yerleştirelim:

“4 Aralık’ta ( Peker görüntüde 5 Aralık dedi, sonra tweet atarak düzeltti) Resul Hor (Holoğlu olmalı) Organize Hatalardan sorumlu emniyet genel müdür yardımcısı, telefon açıyor Sezgin Baran Korkmaz’a. Sezgin Baran Korkmaz kim, Amerika’da aranan bir arkadaş. Bu adamı arıyor. İçişleri Bakanlığı’na çağırıyor. 4 Aralık günü, saati de aklınızda tutun. 10.30 giriş, 12,5 çıkış. Ortadaki konuşmayı anlatıyorum, Sezgin Baran Korkmaz 45 milyon dolar bir iş adamından alacağı var. Süleyman buna diyor ki senin hakkında tahkikat yapıldı, belge var. Sen diyor yurt dışına çık, bu adamın parasını da diyor… Yukarının haberi var, Tayyip abi için üstü diyor. Yukarının haberi var, bu parayı da diyor sil. Sorun çıkacak. Amerika’dan da büyük para gelmiş diye Bütün herkes biliyor ya. Sezgin Baran Korkmaz, 6 Aralık yurt dışına gidiyor.”

Mahkemelerden çıkan çelişkili kararları, MASAK’tan bir ay ortayla çıkan iki çelişkili raporu tekrar Peker’in hem son görüntüde hem de evvelki görüntülerinde anlattığı otellerde ağırlanan yargıçlar, savcılarla ilgili argümanları, MASAK lideri ile ilgili tezleriyle birlikte düşünelim.

Geriye kalıyor “45 milyon dolar”ın ne olduğu?

Onu da dün Haftalık gazetesinde İsmet Berkan yazdı:

“O periyot, yani Ekim-Kasım 2020’den başlayarak biri sürü dedikodu yayıldı. İnan Kıraç, dönüp SBK’dan Silcolux’ü, yani aslında Kıraça Holding’in yüzde 45’iyle Karsan’ın yüzde 28.56’sını satın almak istedi. Ancak fiyatta anlaşamıyorlardı. Zira o vakitler çıkan haberlere bakılacak olursa Kıraç’a nazaran bu payların bedeli lakin 40 milyon dolardı. Meğer SBK, şirketi satın alırken 78 milyon dolar ödediğini (ilk haberler 82 milyon dolar diye çıkmıştı ancak o sayı gerçek değildi anlaşılan) ve payları fakat 80 milyon dolara devredeceğini söylüyordu. Fiyat farkı 1’e 2 olunca iki tarafın mutabakatı imkansızdı. SBK, İnan Kıraç üzerinde baskı yaratmak gayesiyle, şirketin geçmiş hesaplarından hareketle bir alacak davası açtı; savına nazaran Silcolux’ün İnan Kıraç şirketlerinden 45 milyon dolar alacağı vardı. Bu dava mahkeme tarafından kabul edildi, hatta haciz sürecine başlanması ihtimali belirdi. Bu da aslında SBK’nın “mafyavari” tekniklerinden biriydi. Yani, bir biçimde eline geçen pay senetlerini almak için fazla istekli görünen ancak fiyatı yüksek bulan İnan Kıraç üzerinde baskı kurmak istiyordu. SBK’nın yargı üzerinde rüşvetten kaynakladığı öne sürülen aşikâr bir aktifliği vardı; bunu lisana getirerek İnan Kıraç’a bir yerde şantaj uyguluyordu.”

Yani günün sonunda İnan Kıraç’ın Sezgin Baran Korkmaz ile olan nakdî problemi devletin altın dokunuşuyla Kıraç lehine çözülmüş oldu.

Bu işin büyük paralar ve büyük adamlar ile ilgili kısmı. Herhalde üzerinde daha çok konuşulacak, tezlerin peşinden gidilecek.

Lakin bir de bu öykünün küçük aktörleri var.

Ve maalesef onlar gazeteciler.

Zira en başından itibaren Sezgin Baran Korkmaz’ın kıssasında medya belirleyici bir rol oynadı.

Daha açıkçası Korkmaz medyayı muvaffakiyetle kullandı.

Bu öykünün başlangıcında Borajet’in ele geçirilmesi var.

2010’da Türkiye’nin birinci bölgesel havayolu firması olarak kurulan Borajet’in sahibi Yalçın Ayaslı, 1968’den bu yana ABD’de yaşayan, ODTÜ’lü, doktora yapmış, ABD’deki Türk derneklerinin öncülerinden bir işadamıydı.

Hakkında 2012 yılında Anadolu Ajansı’nın şöyle haberler geçtiği bir isimdi:

“Forbes Mecmuası’nın geçtiğimiz günlerde açıkladığı ”En Güçlü 100 Türk” listesine 90. sıradan giren ve uzun yıllar ABD’de yaşayan Dr. Yalçın Ayaslı, mezunu olduğu ODTÜ’ye savunma sanayinden, tıbba, radar teknolojilerinden, güç sistemlerine kadar kritik alanlarda bilimsel araştırmaların yapılacağı ”Ayaslı Araştırma Merkezi”ni kurdu”

Ancak 15 Temmuz darbesinden iki ay sonra Ağustos ve Eylül aylarında hakkında gazetelerde apayrı haberler çıkmaya başladı.

Bilhassa bir medya kümesine bağlı gazetelerde o günlerde üst üste çıkan haberlerden kimilerini okuyalım:

“FETÖ’nün altın çocuğu Yalçın Ayaslı ve Faruk Bayındır Borajet’i kurdu. Uçak üstüne uçak satın aldı. Fakat kâra geçemedi. Bunun üzerine fevkalade bir atakla herkesi şaşırttı. Paralel Yapı’ya birinci yenilgisini tattıran Fenerbahçe’nin formasına ismini yazdırdı. Sarı-Lacivertliler’i uçurarak Fenerbahçeliler’in Çağlayan Adliyesi’nde yazdığı destanı unutturdu”

“17/25 Aralık kumpası üzerinden Türkiye’yi sıkıştırmaya çalışan ABD, merkezi kendi ülkesinde bulunan Bora-Jet’in İran’a yönelik ambargoyu delen FETÖ üyesi yöneticileri ile birlikte çalışmış.”

15 Temmuz’un çabucak akabinde çıkan bu haberler sonucunda ne oldu?

Yalçın Ayaslı’dan okuyalım:

“2016’da yapılan temelsiz karalama yazıları ile durum değişti. Borajet’i benim sahipliğimde devam ettirmek imkânsız hale geldi, ben de bila bedel devretmek durumunda kaldım. Medyada beni ve Borajet’i FETÖ ile ilişkilendirmek, niyetli olarak ve büyük bir uğraşla yapılan adımı ve şirketimi karalama projesinin bir modülüdür. Projenin 2016’da yapılan birinci ayağında Borajet’in piyasa pahası düşürülmüş, şirket bila bedel ele geçirilmiş.”

(İşin tuhafı Ayaslı’nın bu kelamları söylediği röportajı, hakkındaki medya kampanyasından 6 ay sonra birebir medya kümesinde yayınlandı.)

Pekala, bu haberler sonunca Ayaslı, Borajet’i kime sattı:

“Aralık ayı sonunda Borajet’i, ekonomik zorluklar içindeki şirketleri satın alma ve yönetmede uzman bir teşebbüsçü olarak tarafıma tanıtılan, Sezgin Baran Korkmaz’ın sahibi olduğu SBK Holding bünyesindeki Bugaraj isimli şirkete hiçbir evre bedeli almaksızın ve hatta banka borçlarının tamamını ödemeyi üstlenerek devrettim. Fakat şirketi devrettikten sonra SBK Holding’in ABD’de haklarında çeşitli cürümlerden ötürü yasal takipler bulunan bir küme tarafından finanse edildiğini öğrendim.”

Ayaslı, Borajet’i satın alan SBK Holding’in finansörü olan Jacob Ortell Kingston ve Levon Termendzhyan’ın ABD’de kara para soruşturmasına bahis olan isimler olduğunu öğrenince satıştan caymaya çalıştı lakin bu defa de Sezgin Baran Korkmaz, şirketin borç batağında olduğunu sav etmeye başladı.

Bu kampanyayı nerede yaptı, olağan ki tekrar medyada.

Olağanda bu türlü konular yazmayan kimi köşe muharrirleri işi gücü bırakıp Sezgin Baran Korkmaz’ın haklarını savunmak için canhıraş yazılar yazdılar.

Korkmaz, aldıktan bir yıl sonra Borajet’in faaliyetlerini durdurdu. 2019 yılında da tekrar bir mahkeme kararıyla Borajet’in iflasını açıkladı.

2016-2020 yılları ortasında Sezgin Baran Korkmaz ismini çeşitli köşe müellifleri ve gazetelerle birlikte arattığınızda karşınıza büyük bir külliyat çıkıyor.

Gazeteci Cengiz Er, bir yıl evvel Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda, “Pandoranın kutusu açılıyor. Sezgin Baran Korkmaz operasyonu Türk medyasının da kirli çamaşırlarını ortaya dökecek. Korkmaz’ın boğazdaki yalısının kapısını aşındıran, Bodrum’daki otelinde parasız tatil yapan ve ceplerini dolduran kerli ferli gazetecilerin ipliği pazara çıkacak” demişti.

Galiba Peker’in görüntüsüyle bunun vakti geldi.

Peker’in savlarını soruşturmak için o beklenen savcı muhtemelen hiçbir vakit çıkmayacak.

İktidar bu savları ademe terk ederek, tesirinin vakitle geçmesini bekliyor.

Lakin milyonlar her Pazar sabahı Türkiye’nin görünenin dışındaki yüzünü görmek için Sedat Peker’i izlemeye devam ediyor.

Süleyman Soylu’ya ısrarla “kendinizi yalnız hissediyor musunuz” diye soran gazetecinin reklam ortasında Sedat Peker’in yakın adamıyla görüştüğünü yoksa nerden öğrenecektik ki?

Ya da uzun müddettir meslekleri yerine güç simsarlığına merak salmış birtakım gazetecilerin, elde ettikleri iktidar gücünü nasıl kullandıklarını, nelere tamah ettiklerini…

Peker, bir tripoda ve bir kameraya yenileceksiniz demişti fakat anlaşılan onlar biraz ucuza gitmişler.

Bir şezlonga, bir şemsiyeye yenik düşmüşler.

Karar