YOLCULAR YANILIR, YOL DEVAM EDER
1982’de Cannes’da Altın Palmiye mükafatını alan Şerif Gören imzalı ‘Yol’, filmimizin başyapıtlarından. Sinemanın hikayesi ise senaryoyu cezaevinde yazan Yılmaz Güney’e ilişkin. Sıkıyönetim devrinde, İmralı’daki beş mahkumun aldıkları hususî olurla bir haftalığına dışarı çıkmasını husus edinen sinema, mahkumların ferdî macerasını ve uzun yol hikayesini izleyiciye aktarıyor. Tarık Akan ve Şerif Sezer’in başrolü paylaştıkları sinema, yurt dışında çok yol kat etmesine rağmen 1999’a kadar devletimizde yasaktı. İnsan “Kim bir yol hikayesini sevmez ki?” diye düşünse de, Aşık Seyrani’nin dediği üzere: Yolcular yanılır, yol devam eder.
PARANOYALARINA TUTSAK İKİ BAYAN KAÇAK
Direktör Ridley Scott’ın 6 kolda Oscar’a aday gösterilen ‘Thelma ve Louise’ En Yeterli Özgün Senaryo’da Oscar sahibi. Erkek arkadaşından bıkan Arkansaslı garson Louise (Susan Sarandon) ile ihmalkar kocasından sıkılan Thelma’nın (Geena Davis) ‘yoldan çıkma’ hikayesini anlatan sinema, Louise’nin arkadaşını kurtarmak için birini öldürmesiyle polisten kaçmaya başlama hikayesini anlatıyor. Beyazperdenin dev isimlerinden Brad Pit ile renklenen sinema, bu özgürlük peşindeki iki bayan kaçağın yaşadıkları üzerinden ne kadar yol gidersek gidelim kendimizden asla kaçamayacağımızı anlatıyor.
BEAT KUŞAĞINA ÖNYARGISIZ BİR BAKIŞ
Walter Salles’ın yönettiği Yolda, Beat kuşağının en kıymetli yapıtlarından kabul edilen Jack Kerouac’ın tıpkı isimli romanından beyazperdeye uyarlandı. Sinema ismi üstünde kilometrelerce uzayan bir yol hikayesi. Kerouc’ın 3 yılı aşkın bir müddet boyunca Amerika’nın yollarında başından geçenleri, 3 haftada daktilo ederek anlattığı sineması, hikayeyi kitaptan okuyanlar her ne kadar mahalden yana vursa da, ‘Ben bunun kitabını okudum, kitap hiç bu türlü değildi’ klasik ön yargısına takılmayın. “Belki yalnızca gitmeyi seviyorsunuzdur” diyen Kerouac’ın Beat kuşağı efsanesini anlattığı sinemada, başrol oyuncuları Sam Riley ve Garrett Hedlund başarılı oyunculuğunu seveceksiniz.
GÜLDÜRÜRKEN AĞLATAN TUHAF BİR SİHİR
Ali Taner Baltacı ve Cem Yılmaz’ın yönettiği ‘Hokkabaz’ sefalı bir yol hikayesi. İskender (Cem Yılmaz) ve Maradona (Tuna Orhan) İstanbul’dan uzaklaşmak hem de para kazanmak için turneye çıkan iki sihirbaz arkadaş. İskender’in babası Sait Tünaydın (Mazhar Alanson) da katıldığı yolculuk, Sait’in Çanakkale’yi görme isteğiyle bir anda değişik ve sefalı bir maceraya dönüşür. En uzak aranın birbirini anlamayan iki baş arasında olduğunun altını çizen sinema dozunda mizahı ile bir yandan güldürürken bir yandan da insanın içine işlemeyi başarıyor.
KALABALIK SOKAKLARIN ÖTEKİ YÜZÜ: ANADOLU
Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes Jüri Büyük Mükafatı ile taçlanan ‘Bir Devirler Anadolu’da’ sineması, izleyiciyi upuzun yollardan geçen bir cinayet soruşturmasının ortasına bırakıyor. Bir savcı, bir tabip, bir polis ve bir katilin, Anadolu’nun en ücra zaviyelerinden birinde gömülü cesedi bulmak için giriştikleri macerada bir yandan tansiyonu her dakika hissederken bir yandan da Anadolu insanın yaşantısına tanık oluyoruz. Başrollerini Muhammet Uzuner, Taner Birsel, Yılmaz Erdoğan, Ercan Kesal ve Fırat Tanış’ın bölge aldığı sinema masalsı tadı ve minimalist havasıyla yalnızca yol hikayesi değil, Türk filminin en iyi prodüksiyonlarından biri.
Karar
