EDA SANĞU

Siyasi hayatının büyük kısmını, Büyük Birlik Partisinde (BBP) geçiren Gelecek Partisi Genel Lider Yardımcısı Selçuk Özdağ, şaibeli bir formda ölen BBP önderi Muhsin Yazıcıoğlu’nun lise yıllarını ve siyaset serüvenini KARAR’a anlattı.

Lise yıllarında Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 4 arkadaşıyla ‘bozkurt çiftliği’ni kurma hayali olduğunu söyleyen Özdağ, Yazıcıoğlu’nu ”Liseye giderken Elmalı köyünden Şarkışla 5 km yürüyerek gidip gelen bir adam” olarak niteliyor.

5 arkadaşın gayelerinin liseyi bitirmek ve meslek sahibi olmak olduğunu belirten Özdağ, ”Birisi hekim olacak, çocukları kurtaracak. Birisi veteriner doktor olacak, hayvanları kurtaracak. Birisi ziraat mühendisi olacak bitkileri ve ağaçları kurtaracak. Birisi jeoloji mühendisi olacak, o kıraç topraklara, bozkır topraklara su getirecek. Başkası de öğretmen olacak” diye anlatıyor.

Muhsin Yazıcıoğlu ve 4 arkadaşıyla hedeflerinin birinci etabını tamamlayarak liseden mezun olduklarını anlatan Özdağ, o 5 km yolu kar kış demeden kuru lastiklerle bir arada yürüdüklerini anlatıyor. Yoksul bir ailenin çocuğu olduğunu söyleyen Özdağ, kelamlarına söyle devam etti:

”Muhsin Yazıcıoğlu, Sivas birincisi olarak üniversiteyi kazandı. Tıp yazacağını söyledi, arkadaşları yazamazsın dedi. ‘Geçen sene falan şahıs mezun oldu, o tıpa gitti. Artık dört tane meslek kaldı’ dediler. Atları çok sevdiği için veteriner hekimliği yazdı ve akif sevgisiyle büyüdü kendisi daima olarak”

Çocukluğu daima olarak ülkülerle geçti. Orta okul son sınıftan itibaren dava ocaklarına girdi. Sonra lise yılları, sonra veteriner tabip olarak Ankara’ya gitti. Burada Alparslan Türkeş’le tanıştı, Muhsin’i İdeal Ocakları Genel Lider Yardımcısı yaptılar. Yürekli, çok aşırı mert bir adam, zekiydi… Daha sonra da ideal ocakları genel lideri oldu.”

Siyaset hayatına atılan Muhsin Yazıcıoğlu’nun o periyot Türkiye’deki arbedelerden rahatsız olduğunu ve hengamelerin durdurulması için bütün sol örgütlerin önderleriyle görüştüğünü söyleyen Özdağ, ”Muhsin Yazıcıoğlu, ‘kavga etmeyelim’ sıkıntısı. “Eller silah değil kalem tutmalıdır” sloganlarını attırır.” dedi.

12 Eylül’le birlikte Muhsin’in de hapishane hayatının başladığını söyleyen Özdağ, o hapishane süreciyle ilgili anılarını söyle anlattı:

”Bu hapishane hayatında da tam beş buçuk sene iki dev sol önderiyle birebir hücreyi paylaştı. Onlara azap yapıldığında, azap yapılmaması için kendini feda etti. Muhsin cezaevinde, “Bu çocuğa azap yapan polis ve subayların ismini verene ödül vereceğim” deyince cezaevi kumandanını karşısında buldu. “Sen Türk subayının başına ödül mü biçtin?” diyen cezaevi kumandanına “Hayır biçmedim. Ben azaba karşıyım” dediğini anlatırdı.”

Özdağ, cezaevinde yedi buçuk sene kalan Muhsin Yazıcıoğlu’nun tekrar siyaset hayatına devam ettiğini ve birlikte BBP’yi kurma kararı aldıklarını söyledi. Özdağ, Yazıcıoğlu ile BBP’yi kurma sürecini şöyle anlattı:

”BBP’yi birlikte kurduk. Her vakit, 1991 yılında seçilirken, “O sizin inançlarınızı parlamentoya taşıyacak” diyerek sloganlarını attık. Akabinde parlamentoya geldikten sonra da çok kritik devirlerde milletvekilliği yaptı. Türkeş Bey’e karşı da (SHP-DYP) ittifakına karşı çıktı. Zira Leyla Zana’lar, o günkü SHP listesinden girmişti. O nedenle Türkeş’le itilafa düştü. Türkeş’le düşülen itilaf BBP’nin kuruluş etabı oldu. Ecevit-Mesut Yılmaz’ı desteklese onlar birinci parti oluyor, Erbakan-Çiller’i desteklese onlar başbakan oluyordu. Yazıcıoğlu, millet iradesi birinci parti olarak Erbakan olduğu için Erbakan’ı destekledi. Bu süreç içerisinde de Erbakan’a çok ikazları oldu. Yani Erbakan’ın gerek artırımlar konusunda, gerekse kimi bahislerdeki tutarsızlığı nedeniyle…”

Ve bu devirde Erbakan’ın başbakanlığı bırakmasını istemedi. O ise Muhsin Bey’in haberi olmadan bırakmıştı. O gün Mesut Yılmaz tarafı daha fazla bakanlık veriyordu. Bu taraftan ise hiçbir şey istemedi. Muhsin, ”Hayır hiçbir şey istemiyorum, kâfi ki Türkiye’ye demokrasiyi getirin. Millet iradesini gerçek temsil edin. Sizi desteklemeye devam edeceğim. Size karşı da bütün vesayetçi yapılara meydan okuyacağım” dedi.

O vakitler, “Türkiye İran olmaz, Cezayir olmaz ancak Türkiye’yi bir Suriye yaptırtmayacağız” diyerek Baasvari bir yapı kurmak isteyenlere karşı meydan okudu. Bunları söylemek çok zordu. O periyot içerisinde de kendisine karşı tehditlere pabuç bırakmadı. Vefatları göze aldı. Muhsin Yazıcıoğlu daima inandıklarını yapan bir insandı. Bir kar tanesi olsaydınız nereye düşmek isterdiniz denildiğinde, “Ben Mekke’ye düşmek isterdim” diyecek kadar da samimi bir müslümandı. Müslümanlığını asla istismar etmedi. Ve 28 Şubat’ta da başörtülü kızların yanında, hep milletin yanında, inançların yanında, bedellerin yanında oldu ve bununla ilgili de bedel ödedi.

”ZAMANSIZ BİR DARBEYİ ÖNLEDİ”

Muhsin Yazıcıoğlu vakitsiz bir darbeyi önledi Türkiye’de. Türkiye’de darbe olacağını anladığında Genelkurmay’a bir bildiri yazarak o bilgiyi gönderdi. Bir kurye kullandı.

“Eğer darbe yaparsanız, siz sokağa çıkma yasağı ilan edeceksiniz, biz sokağa çıkacağız. Siz beşerler fabrikalara gitsin diyeceksiniz, biz gitmeyeceğiz. Devlet dairelerine gidin diyeceksiniz, gitmeyeceğiz ve sizi protesto edeceğiz” diyerek sivil itaatsizliğe davette bulunmuştu.

Ve Muhsin Yazıcıoğlu, ömrü boyunca inandıklarını yaşadı. Ömrü boyunca demokrasiye inandı, millet iradesine inandı. Hiçbir vesayetçi yapıya boyun eğmediği üzere de Türkiye’deki şantajcı sermayedarlara, şantajcı medya işverenlerine meydan okudu. Onların da tekliflerini reddetti. Onların vakit zaman teklifleri oldu. Onların tekliflerine karşı da, “Hayır, ben bu vakte kadar pak yaşadım. Bu elim kirlenmedi. Elimi kirletmeyeceğim” diyerek uğraş verdi.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun, “İsteseydim başbakan olurdum” diye bir cümlesi var. Türkiye’de siyaset yalnızca oylarla yapılmıyor. Birebir vakitte o oyları dizayn eden güçler var. Vakit zaman sermayedarlar, vakit zaman medya mensupları, oligarşik bürokratlar ve de dış güçler… Türkiye’de kesinlikle kendilerinin his ve kanılarına uygun beşerler aradılar.

“RUH DEDİĞİN PÜF DEYİNCE YİTER”

Bir 25 Mart günü de helikopterle seyahat ederken… (cümle yarım)

Gitmeden evvelki konuşması çok dikkate bedeldir. Ne diyor? “Bir saniye sonrasına hâkim olamadığımız dünya için fırıldak olmaya gerek yok” diyor ve “Ruh dediğin püf deyince yiter” sözünü kullanıyor.

Yazıcıoğlu tüm siyasi parti başkanlarıyla oturdu konuştu. Demirel kendisini desteklemesini istediğinde, cumhurbaşkanı olmak istediğinde, “Zaten oluyorsunuz, bizim oyumuza gereksiniminiz yok” dediği vakit da şunu söylemişti Demirel ona: “Hayır seçiliyorum lakin Özal’dan daha fazla oy almam lazım. Bir de sizin özgül yükünüze gereksinimim var” dediğinde, Muhsin Beyefendi ve arkadaşları, kendisine oy vermeyeceğini söylediklerinde, Demirel, “Siz teşkilatları kuramadınız. Daha şimdi barajı aşamadınız. Seçime giderim, erken seçim yaparım” dediğinde de “Sayın başbakan, bizi diğerleriyle karıştırmayın, yaylalardan geldik, tekrar yaylalara döneriz” diye karşılık verdi.

Ve arkadaşlarımız Demirel’in her türlü teklifini de reddettiler.

Türk siyasi hayatında natura sağlam, kumaş sağlam olunca, milletimizi temsil eder. Bu millete layık olacak siyasetçiler kumaşı sağlam adamlar olması lazım. Satmayan ve satın alınmayan insanlara gereksinimimiz vardır.

Muhsin Yazıcıoğlu’na rahmet diliyorum.”

Karar