Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Toplantısı’nın akabinde yaptığı açıklamada kamu kurum ve kuruluşlarında olağan mesai nizamına geçeceğini söz ederek, “Müzikle ilgili sınırlamayı da 24.00’e çekiyoruz” dedi.
Sokağa çıkma kısıtlamalarının tümüyle kaldırıldığını belirten Erdoğan, şu sözleri kullandı:
Salgında yaşanan gelişmeler ve bu çerçevede ülkemizin izlediği yol haritası, Kabine gündemimizin birinci konusunu oluşturuyordu. Türkiye her alanda salgın devrinin dünyada en parlayan ülkesi olmuştur. Sanayi üretimimiz yükselişini tertipli olarak sürdürüyor.
Sanayi kesimindeki kayıtlı istihdam 4 milyon hududuna dayanarak, tüm vakitlerin en yüksek düzeyine ulaştı. Salgın ve kuraklık nedeniyle ortaya çıkan durumu istismar ederek, yem süt fiyatlarını çok formda yükseltmeye çalışanlara da müsaade vermeyeceğiz, gerekli dersi vereceğiz.
Salgın devrinde işlerine orta vermek zorunda kalan esnaflarımızı kısa çalışma ödeneğinden pek çok takviyeyle destekledik. Turizimcilere verdiğimiz KDV takviyesini de 1 ay daha uzatıyoruz.
Bu hususta epey iyi bir yere geldik. Bugün itibariyle yaptığımız aşı sayısı 43 milyon doza yaklaşmıştır. Son 1 haftada nüfusuna oranla dünyada en çok aşı yaptıran ülke pozisyonundayız. Maksadımız birkaç hafta içerisinde 18 yaş nüfusumuzun üstünün tamamına açmaktır.
SOKAĞA ÇIKMA KISITLAMASI SONA ERDİ
1 Temmuz itibariyle başlamak üzere sokağa çıkma kısıtlamalarını tümüyle kaldırıyoruz. Müzikle ilgili kısıtlamayı da 24:00’e çekiyoruz.
Kentler ortası seyahat kısıtlamaları ile kent içi toplu taşımadaki kısıtlamalar sona eriyor. HES kodu uygulaması yaygınlaştırılarak sürdürülecektir. Husus ile ilgili detaylar, İçişleri Bakanlığımızın genelgesiyle açıklanacaktır. Sırası gelen herkesin aşı olması hayati kıymete sahiptir. Bizde aşımızı olarak bilim insanlarımıza olan inancımızı gösterdik.
Erdoğan, gündeme ait ise şunları söyledi:
NATO tepesiyle başlayan, Azerbaycan’daki temaslarımızla devam eden ağır bir haftayı geride bıraktık. Bugünkü Kabine toplantısında bu ağır programlar enine uzunluğuna değerlendirdik. Türkiye, 1952 yılında NATO’ya katılmıştır. Ülkemiz tehditlerle gayret için NATO üyesi olurken iktisattan ticarete kadar yeni bir tercihte bulunmuştur.
Türkiye ittifaka karşı sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmiştir. Soğuk savaş sonrası bölgesel krizler, terör ve salgın üzere sıkıntılarla yüzleşirken, NATO’nun kıymeti bir defa daha görülmüştür. Irak’tan Suriye’ye, Filistin’den Libya’ya kadar can yakıcı durumda NATO kendisinden beklenen güçlü iradeyi ortaya koyamamıştır.
‘SINIRLARIMIZDA ÖBÜR BİR TERÖR ÖRGÜTÜNE MÜSAADE VERMEYECEĞİZ’
İttifakın önümüzdeki 10 yılık haritasını oluşturan NATO 2030 sürecini bu bakımdan değerli görüyoruz. Gerçekleştirdiğimiz temaslarda NATO konseptinin askeri ve öteki koşulların günümüz durumuna uyması görüşünü paylaştık.
NATO’nun sorumluluk alanlarıyla ilgili önceliklerini müttefiklerimize tekrar sunduk. Suriye’de bir devir ittifakın en değerli sorunu olarak gösterilen DEAŞ’a karşı tek çabayı yapan Türkiye’yi herkese hatırlattık. Ülkemizin bu uğraşına karşın güney sınırlarımızdaki diğer bir terör örgütü üzerinden tehlikeli yapılaşmaların oluşmasına asla müsaade vermeyeceğimizi hatırlattık. Bu bahiste daha samimi ve güçlü katkı beklediğimiz anlattık.
Bu dorukta bir defa daha görülmüştür ki Türkiye’siz bir NATO’nun varlığını sürdürmesi güçtür. Türkiye en çok dayanağa gereksinim duyduğu periyotta yalnız bırakılmış olmasına karşın NATO’nun korunması ehemmiyetini kabul etmektedir. Bu anlayışla hükümlülüklerimizi yerine getirirken bir kere daha birebir sorunların yaşanmaması için tekliflerimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki periyotta hem ittifakla hem de müttefiklerimizle daha yakın ve olumlu işbirliği içinde olacağız.
NATO DORUĞU’NDA GÖRÜŞMELER
NATO Doruğu marjında çeşitli ülkelerin başkanlarıyla çok kapsamlı görüşmeleri ele aldık. Tepe günü olan 14 Haziran’da Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la, İngiltere Başbakanı Johnson, Almanya Şansölyesi Merkel, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ve son olarak ABD Lideri Biden ile bir ortaya geldik. Ayrıyeten tepe sırasında pek çok ülke temsilcisi ile de görüştük.
Sayın Macron, Miçotakis ve Biden ile direkt temaslarımızı sıklaştırma konusunda mutabık kaldık. Tahlil yollarını bulma konusunda karşılıklı olarak tabir ettik. Biden ile yapılan görüşme misyona geldikten sonra birinci yüz yüze yapılan görüşme açısından çok değerliydi.
Bu görüşmede ülkelerimiz ortasında bilinen meseleleri karşılıklı söz ederek tekrar ortaya koyduk. Bununla kalmadık, asıl bundan sonraki işbirliği kapsamında görüş alışverişinde bulunduk. Biden, görüşme sonrası yaptığı açıklamalarda bu istikametteki değerlendirmeleri kamuoyuyla paylaştı.
Sayın Biden ile yakaladığımız bu hoş iklimi ülkelerimiz ismine azamî randımana dönüştürmekte kararlıyız. Aramızdaki sorun başlıklarını ise karşılıklı hassasiyetlerimiz, beklentilerimiz içerisinde tahlile kavuşturacağımıza inanıyoruz. Bu koşulla her ülkeyle olduğu üzere ABD ile de yakın müttefiklik ilgileri geliştirmeye hazırız. ABD ile de olumlu ve yapan bir temelde yeni bir devrin kapısını araladığımıza inanıyoruz.
‘ŞUŞA’NIN NASIL YIKILDIĞINI, YAKILDIĞINI GÖRDÜK’
Azerbaycan’daki programlarımız için Salı günü geç de olsak Bakü’ye ulaştık. Aliyev ile birlikte Şuşa kentine hareket ettik. Heyet üyelerimizle birlikte Şuşa’ya birlikte giderken savaşın acılarını görme imkanımız oldu. Her tarafın nasıl yıkıldığını, nasıl yakıldığını gördük.
Bütün bunlarla bir arada bunların kalkıp dünyaya, “Gelin Karabağ’ı görün.” Minsk 3’lüsünün buraları tekrar tekrar görün. Altyapının hiç olmadığı ya da tümüyle bozulduğu tarihi ve kültürel mirasların ağaçların yıkıldığı bu hoş coğrafyanın ayağa kaldırılma anına şahit olduk.
‘ŞUŞA BEYANNAMESİ İLE YENİ BİR DEVRİ BAŞLATTIK’
Güç bir coğrafyada başardıkları değerli işleri görünce ülkemiz ismine gurur duyduk. Bu bölgenin en geç 1 yıl içinde büsbütün yeni bir çehreye kavuşmuş olacağına inanıyorum. Şuşa Karabağ savaşında en son kurtarılan yerlerden biridir.
Azerbaycan tarihine damga vurmuş pek çok sanat, bilim erbabı Şuşa’dan çıkmıştır. Yüzlerce tarihi eser bölgeye vurulan Türk mührünü kazımak için vandalca ortadan kaldırılmıştır. Yıllarca vatan hasreti çeken muhacir kardeşlerimizin en kısa müddette konutlarına dönmeleri için Türkiye olarak elimizden ne geliyorsa yapmaya devam edeceğiz.
Aliyev’le birlikte imzaladığımız Şuşa beyannamesi ile ilgilerimizde yeni bir periyodu başlattık. Şuşa başkonsolosluğumuzun en kısa müddette açılmasından gündemimizdeki her bir başlığı süratle hayata geçireceğiz.
Çarşamba günü de Azerbaycan Ulusal Meclisi’ne konuk olduk. Azerbaycan’ın daima yanında olduğumuzu tüm dünyaya bir defa daha ilan ettik. Karabağ zaferinin Azerbaycan için ne mana tabir ettiği önümüzdeki günlerde daha iyi anlaşılacaktır.
ANTALYA DİPLOMASİ FORUMU
Perşembe günü Antalya’da Güney Doğu Avrupa Bölgesi işbirliğini toplantısını gerçekleştirdik. Bu tepe örgütünün 25. yıl kuruluşu olması sebebiyle ayrıyeten manalıydı. Belgrad, Saray Bosna otoyolundan salgın ve göç sıkıntısına kadar bir çok mevzuyu dorukta ele aldık.
Üye ülkeler olarak ortamızda bölgesel sahiplenme unsurları içerisinde çözemeyeceğimiz hiçbir sorun üzerinde çalışıyoruz. Cuma günü ise ülkemizin milletlerarası seviyede Antalya Diploması forumuna katıldık. Foruma ağır bir iştirak oldu.
11 devlet ve hükümet lideri 60’a yakın örgüt temsilcisi iş dünyasından isimler görüş alışverişinde bulundular. Salgın periyodunda yaşananlar bu gerçeği bir sefer daha gösterdi.
Global siyasi ve ekonomik sistemin tekrar yapılanma muhtaçlığı bu süreçte bir kere daha gündeme gelmiştir. Ülkemizle ilgili gündeme getirilen eksen tartışmalarının gerisinde diploması lisanının kimi etraflarda yol açtığı hazımsızlık vardı.
Bunun tersine gerçek bildiğimiz yolda ilerlemeyi, en iyi olanı, en hakkaniyetli olanı sürdürmeye devam edeceğiz. Öncelik verdiğimiz coğrafyalarda kendimize yakışır gayretimizi sürdüreceğiz.
Karar
